29 Aralık 2010 Çarşamba

KIŞIN YELKEN

25.12.2010



Cumartesi günü havanın Lodos’tan üç kuvvet esmesini fırsat bilip marinaya gittik. Duygu ve Emre’yle güneyli ılık havada öğleyin marinadan çıktık ve yelkenleri bastık. Lodos, Pendik önlerinde epey dalga kaldırmıştı. Adaların kuzeyinde dalgalar azaldı ama malesef rüzgar da hafifledi. Heybeliada ve Burgazada arasından tramola atarak güneye indiğimizde tekne iyice yavaşladı ve dalgalara karşı ilerlemek zorlaştı. Motoru çalıştırdık ve Kalpazankaya’ya yöneldik. Lodos’un kaldırdığı dalga sebebiyle Kalpazankaya’nın botunu indiremediğini öğrenince yola devam edip Burgazada ve Kınalıada arasından kuzeye kıvrıldık. Artan rüzgarı geniş apazdan alıp Pendik yönünde keyifli bir seyre koyulduk. Dümeni Emre aldı. Yaklaşık bir saat Büyükada önlerinde rüzgar hafifleyene dek yelkenle devam ettik. Hava kararmadan marinaya girebilmek için Kartal - Pendik arasında motoru çalıştırdık. Pendik önlerinde denizin üstü tamamen mazot kaplıydı. Bunun yakıt alan gemilerden kaynaklandığını düşündük. Marinaya döndüğümüzde hava kararmak üzereydi. Kışın kısa günlerinde dahi birkaç saat yelken yapmak çok keyifli…

7 Aralık 2010 Salı

PENDİK MARİNTÜRK MARİNA

04.12.2010
Cumartesi günü Dolunay ve ben son derece durgun havada motorla Tuzla Mercan Yuvası’na kadar gidip geldik. Teknenin hareketsizlikten altına yapışan yosun ve kekamozların bir nebze döküldüğünü ümit ediyorum.  Denize çıkmadan önce marinada kocaman bir denizanasının resmini çektim. Ortaya ilginç bir fotoğraf çıktı:

23 Kasım 2010 Salı

MARİNTÜRK’TE YAPILAN BOAT SHOW'DA BAŞIMIZA GELENLER

23.11.2010

Her yıl Boatshow’dan bir ay önce Pendik Marintürk’teki tekne sahipleri için sıkıntılı dönem başlıyor. Marina ofisi, fuarda sergilenecek teknelere yer açmak için önlerde bağlı teknelerin gerideki pontonlara alınacağını sahiplerine bildiriyor. Ancak marina oldukça dolu olduğu için sadece birkaç palamar botuyla hepsinin yerini değiştirmek mümkün olmuyor. Bu yüzden tekne sahipleri pek palamar desteği alamadan teknelerinin yerlerini kendileri değiştiriyorlar. Tabii tek başına tonoz halatını çıkarmak, yeni tonoza takmak, koltuk halatlarını çıkarıp yeni yere almak, hepsini yeniden ayarlamak çok zor oluyor. Biz Symphony, Resif ve Ecemiz teknelerinin yerini hep beraber değiştirdik ve gidiş – dönüş birer günümüzü aldı.

Fuardan önce ve sonra çektiğimiz sıkıntının yanında fuar sırasında teknelere ulaşmak ve yelken yapmak da problem oldu. Öncelikle marinadaki otoparkta tekne sahiplerine yer ayrılmadığından otoparkta yer bulmak imkansız. Diyelim ki fuar kalabalığına rağmen teknenize ulaştınız ve yelken yapmaya karar verdiniz. Palamar botlarının hepsi meşgul olduğundan hizmet almak için saatlerce beklemeniz lazım. Ayrıca sıra size geldiğinde palamarlar yorgunluktan işlerini yapamaz halde oluyorlar. Diyelim ki bu engeli de aştınız ve tekneyle pontondan ayrıldınız. Fuarda sergilenen teknelerin gelişigüzel bağladıkları, bir pontondan diğerine gerili ve çıkışı boydan boya kapatan halatlara takılmadan nasıl geçeceksiniz? İşte bütün mesele bu… (Gerçekten başımıza geldi!)

1 Kasım 2010 Pazartesi

EKİM AYINDA KALPAZANKAYA

24.10.2010
Güneşli ve hafif Poyraz havada Dolunay ve Duygu ile birlikte marinadan çıktık ve yelken bastık. Burgazada Kalpazankaya yönünde ilerlerken rüzgarın geniş apaz gelmesinden faydalanarak balon açtık. Havanın iyice hafiflemesine rağmen balonla iki saatte Burgazada’nın güneyine indik ve Kalpazankaya önünde tonoza bağlandık. Kıyıya çıkıp lüfer ve çikolatalı sufle yedik. Güneşi batırdıktan sonra sertleşen Poyraz'la adaların arasından çıkıp Pendik’e döndük.


18 Ekim 2010 Pazartesi

PORT SEDEF’TE PERVANE TEMİZLİĞİ

17.10.2010


Pazar günü Dolunay’la marinaya geldiğimizde hava durgun ve ılıktı. Çok hafif esen Lodos bizi ümitlendirdiği için genoayı bastık ama malesef marinadan çıkar çıkmaz hava tamamen durdu. Motorla Port Sedef’e gittik. Tonoza bağlanır bağlanmaz denize atladık. Hava Ekim ayı için inanılmaz derecede sıcaktı.

16 Ekim 2010 Cumartesi

WOW Cap Istanbul 2010

16.10.2010

19.Eylül.2010'da Fransa'nın güneyindeki Hyères'den başlayıp Ragusa, Atina, Didim ve Bozcaada duraklarından sonra 13.Ekim.2010'da Istanbul'a varan 26 teknelik WOW Cap Istanbul yarış filosunu Boğaz'da görüntüledim. Bu yarış makinalarını Boğaz'da hafif Poyraz havada balonla seyir yaparken izlemek heyecan vericiydi.

17 Eylül 2010 Cuma

ROTA TRİLYE!

04-05.09.2010

Tepemizde kırılan dalgadan boşanan sular hepimizi ıslatıp havuzluğu doldururken çığlık çığlığa bağrıştık ama bir faydası olmadı. Hepimiz su içinde kaldık. Ben üzerimdeki su geçirmez yelken kıyafetleri sayesinde korunmuştum ama Dolunay ve Duygu ceketlerine rağmen iliklerine kadar ıslandılar. Dalgaların arasında diğerlerinden daha dik ve yüksek olan bir tanesi tekneye çarpıp üzerimize dökülmüştü. Tüm kapaklar kapalı olduğundan sadece havuzluk iki karış su doldu ve hemen arkadaki deliklerden boşaldı. Marmara Denizi’nde böyle bir anormal dalgaya rastlamak bizi şaşırttı. Aynı zamanda denizde tedbirin ne kadar önemli olduğunu hatırlattı.

2 Eylül 2010 Perşembe

BÜYÜKADA YÖRÜKALİ KOYU

30.08.2010


Ağustos ayının sonlarına doğru beklediğimiz gibi fırtınalar başladı. 30 Ağustos sabahı hava 6 kuvvet eserken öğleden sonra 7 kuvvete çıkarak fırtınamsı rüzgar halini aldı. Dolunay ve Duygu’yla ana yelkeni çift camadanlı bastık. Genoayı küçültmeden Pendik’ten çıkıp Kınalıada’nın batısından döndükten sonra Adalar’ın güneyinde mola verecek uygun demir yeri aramaya başladık. Büyükada’nın güneybatısındaki Dil Burnu’nun güneyinde yer alan Yörükali koyuna demirlemeye karar verdik.

24 Ağustos 2010 Salı

SONBAHARIN İLK FIRTINASINDA YELKEN SEYRİ

21.08.2010
Uzun süren Ağustos sıcaklarından sonra nihayet mevsim dönümü fırtınaları başladı. Fırtına takviminde ‘leyleklerin dönüşü’ olarak adlandırılan iki günlük fırtına hafta sonuna denk geldi. Yıldız’dan yedi kuvvet esen rüzgarla berrak, güneşli ve önceki günlere göre nispeten serinlemiş olan hava sonbaharın ilk gününü hissettirdi bize.

Sert havayı sevdiğimiz için heyecanla denize çıktık. Ana yelkene iki camadan vurduk. Genoayı sararak iyice küçülttük. Buna rağmen Dolunay ana yelkeni sık sık boşlamak zorunda kaldı çünkü 30 knot’u aşan sağanaklar tekneyi bayıltıyordu. Hızımız 7-8 knot’u buluyordu. Fırtınaya rağmen rahat ve keyifli bir seyirle Kınalıada’nın kuzeyinden geçip Sivriada’ya doğru inmeye başladık. Dalgaların üzerinde sörf yaparak ilerliyorduk. Bir süre sonra kavança atıp orsa seyre geçtik ve rotayı Kalpazankaya’ya çevirdik.

Kalpazankaya’da öğle yemeği yedikten sonra yelken basıp tonozdan ayrıldık. Halen altı-yedi kuvvet esen havada Kınalıada’nın batısından dolaşıp Heybeliada’ya uğradıktan sonra gün batarken Pendik Marintürk’e döndük. Akşamüstü fırtınanın hızı kesildi ve rüzgar Poyraz’dan dört kuvvete düştü. Dönüş seyrinde kızıl renkteki güneşin bulutların altından batması muhteşem bir manzara oluşturdu.

17 Ağustos 2010 Salı

KINALIADA ÇEVRESİNDE YELKEN

14.08.2010


Sabah Dolunay ve Nilüfer’le Pendik Marintürk’ten çıktığımızda Poyraz esiyordu ancak henüz etkisi açıklara ulaşmamıştı. Mendireğin önünde yelken basarken rüzgar kararsızdı. Yarım saat içinde Poyraz oturdu ve üç-dört kuvvet esmeye başladı. Keyifli ve hızlı apaz seyirle Kınalıada’nın kuzeyinden geçip tramola ile güneye indik. Adanın arkasında yelkenleri indirip rüzgara borda verdik. Sandviçlerimizi yedik ve denize girdik. Tepemizde dönerek göç eden leylekleri izledik. Birkaç saat sonra tekrar yelkenleri basıp beş kuvvete varan Poyraz’la orsa seyirde Kınalıada’nın kuzeyinden geçip Pendik’e geri döndük.

10 Ağustos 2010 Salı

KALPAZANKAYA’DA ÇÖPLER VE YANGIN TEHLİKESİ

08.08.2010

Cumartesi akşamı Kınalıada'da yemek yedikten sonra gece saat onbirde avara ettik. Yarım saatlik motor seyrinden sonra Burgazada’nın güneyindeki Kalpazankaya’da tonoza bağlandık. Geceyi burada geçirdik. Hava aydınlanınca ilk dikkatimizi çeken kıyıdaki çöp yığınları oldu. Piknikçiler naylon torbalara doldurdukları çöpleri ağaçların altında bırakmışlar. Piknikçilerin ormanı çöplük haline getirmesi bizi çok üzdü.


KINALIADA - MİMOZA RESTAURANT

07.08.2010


Cumartesi akşamüstü Dolunay ve ben, üç kuvvet esmeye başlayan Poyraz’la birlikte Pendik Marintürk'ten çıktık. İki saatlik yelken seyrinden sonra Kınalıada’nın kuzeydoğu kıyısına geldik. Mimoza Restaurant’ı arayıp tekneyi nereye bağlayabileceğimizi sorduk. Onların yardımıyla Kınalıada Balıkçı Kooperatifi’nin iskelesine bağlı bir tekneye aborda olduk. Balıkçılar Symphony’nin kaptanının bayan olmasına çok şaşırdılar. Bize ‘teknede kaptan yok mu?’ diye sordular.

5 Ağustos 2010 Perşembe

SYMPHONY EKİBİ YELKEN DÜNYASI'NDA

Yelken Dünyası'nın Ağustos 2010 sayısında Yunan Adaları'ndaki gezimiz ile ilgili yazım yayınlandı.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

KALPAZANKAYA

31.07.2010


Cumartesi sabahı Dolunay’la saat onbirde marinadan çıktığımızda Pendik’te rüzgar Lodos’tan 10-15 knot esiyordu. Genelde sabahları Boğaz'da Poyraz eserken Marmara’nın Anadolu kıyısında rüzgar Lodos – Günbatısı esip öğleden sonra Poyraz’a çeviriyor. Yelkenleri basıp tatlı bir orsa seyirle Burgazada’ya kadar geldik. Kalpazankaya’ya gelmek üzereyken rüzgar kesildi ve deniz ayna gibi oldu. Tonoza bağlanır bağlanmaz denize atladık. Akıntı yüzünden deniz serindi. Bizi rahatlattı.

Duygu, Burgazada’ya vapurla gelip bize Kalpazankaya’da katıldı. Güzel bir öğle yemeği yedik. Sıcaktan dolayı lokanta tenhaydı. Akşam için ise bütün masalar ayrılmıştı. Hava serinleyince müşteriler geliyorlar herhalde. Biz yemekten sonra tekrar denize atlayıp serinledik. Bu sırada 25-30m’lik dev bir yelkenli yakınımızdan geçti. Symphony bu teknenin yanında küçücük kaldı.

Akşam sekizde 15-17 knot esen Poyraz’la marinaya döndük. Tekne sağanaklarda çok güzel hızlanıyor ve yelken seyri çok keyifli oluyor. Gece onda marinaya girerken rüzgar kaldı. Deniz tekrar ayna gibi oldu.

30 Temmuz 2010 Cuma

İSTANBUL MERCAN YUVASI’NDAKİ ANGEL MERCAN RESTAURANT

29.07.2010


Tuzla İstanbul Mercan’da antik dalgakıranın arkasındaki koyda bulunan Angel Mercan’a akşam yemeği için gittik. Yazın deniz kenarındaki masalarda oturmak çok keyifli. Günbatımında manzara harika oluyor. Yemekler çok güzel. Tekneyle gelindiğinde dalgakıranın önündeki tonozlara bağlanıp veya demir atıp karaya çıkılabilir. Lokantaya telefon edildiğinde kayıkla almaya geliyorlarmış.
(Tel: 0216 395 5895‎)


21 Temmuz 2010 Çarşamba

SOLO YELKEN – III –

17.07.2010

Bu seneki üçüncü yalnız yelkene çıkışım hem rahat hem de keyifli oldu. Pendik Marintürk’ten çıkıp Ahırkapı sığlık çakarının arkasında tramola atıp geri döndüm. Yaklaşık altı saatlik seyirden sonra epey yorulmuştum ama çok keyif aldım.

Öğlen marinaya geldiğimde hava Poyraz’a dönmüş 3-4 kuvvet esiyordu. Harika yelken havası vardı. Hemen tekneyi hazırlayıp marinadan çıktım. Mendirekten uzaklaşıp rahatça yelken basabileceğim tenha bir yerde motoru boşa alıp ana yelkeni camadanlı olarak hazırladım. Teknenin burnunu rüzgara döndürüp yelkeni ikinci camadanda bastım. Genoayı açtım ve hızla seyre koyuldum.

Rüzgar istikrarlı 4 kuvvet estiğinden ortalama 5,5-6,5 knot arası hızla yaklaşık iki buçuk saatte Kalamış önlerine geldim. Hem rüzgar hem manzara çok güzeldi. Kalamış’tan dönmek istemedim doğrusu. Boğaz’ın önünden geçip karşı kıyıdaki Ahırkapı çakarına kadar gitmeye karar verdim. Boğaz’dan çıkan gemilere dikkat ederek karşı kıyıya geçtim. Ahırkapı çakarının arkasında sığlaşan suda tramola atıp geri döndüm. Aynı rotayı izleyerek üç saatte marinaya döndüm. Yelkenleri indirip bağlandım. Çok yorulmuştum. Üstelik yol boyunca fındık dışında bir şey yiyemediğimden epey acıkmıştım. Ama çok keyif almıştım bu seyirden. Önceki solo seyirlerime göre menzili epey genişletmiştim. Bakalım gelecek sefere rota nereye olacak?

8 Temmuz 2010 Perşembe

KOÇUN ADASI VE HAYIRSIZ ADA - TUZLA

4.Temmuz.2010


Dolunay'la Pazar sabahı 7-8 knot Lodos havada Tuzla - Bayramoğlu yönünde yelkenle seyre çıktık. Öğle saatlerinde İstanbul Mercan Yuvası koyunu ziyaret edip Deniz Harp Okulu'nun bulunduğu Tuz burnunu döndük. Burnun önündeki kayalıkların açığından devam edip biraz ilerisindeki Hayırsız Adaya geldik. Adanın güneybatı tarafında parantez şeklinde bir koy var. Burada denize girmeye gelmiş çok sayıda kayık vardı.

Biz yelkenle 3-4knot hızla yolumuza devam ettik. Koçun Adası Hayırsız Adanın çok yakınında. Bu adanın da güneydoğu tarafında bir koy var. Kuzeybatısında ise Koç'un yaptırdığı mendirek ve liman var. Adada ağaçların ortasında büyük bir ev var. Bu evde yaşayan var mı, bilemiyorum, ama görüntüsü çok hoş.

Poyraz beklentisiyle bu cıvarda birkaç saat turladıktan sonra rüzgar bizi hayalkırıklığına uğratmadı. Öğleden sonra üçbuçukta çıkan beş kuvvet Poyraz'la uçar gibi hızla Adalar'a gittik. Akşamüstü Heybeliada'da denize girdikten sonra marinaya döndük.

24 Haziran 2010 Perşembe

MARMARİS VE YUNAN ADALARI (SİMİ, TİLOS, HALKİ VE RODOS)

05-11.06.2010

Marmaris’teki Albatros Marina’da bulunan Offshore Sailing’den kiraladığımız yelkenliyle bir hafta boyunca Yunan adalarını gezdik. Ekibimiz Duygu, Dolunay ve Gülören’den oluşuyordu. Kaptan bendim. Teknemiz Hadar (1992 yapımı Beneteau Oceanis 400) hızlı ve denizciydi. Ziyaret ettiğimiz Yunan adalarını hem bakımlı ve medeni hem de tabii ve ücra olmalarından dolayı sevdik. Adalara has deniz ürünleri ve içkiler ise ayrıca hoşumuza gitti.

05.06.2010 Cumartesi, Marmaris Albatros Marina – Korsan Koyu (yaklaşık 24dm) 

Hava parçalı bulutlu, rüzgar hafif (5-6 knot),dalga yok, motor seyri

07:40 uçağıyla İstanbul’dan Dalaman’a varış.

11:30 Marmaris Albatros Marina’ya varış.

Offshore Sailing yetkilileri pasaportlarımızı çıkış işlemleri için Liman Başkanlığı’na götürürken biz teknemizi teslim aldık. Albatros marinadaki marketten yiyecek, içecek ve malzeme alışverişimizi yaptık.

15:15 Hadar ile Albatros marinadan çıkış.

18:45 Yaklaşık üç buçuk saatlik motor seyrinden sonra Sadun Boro’nun ‘Vira Demir’ adlı kitabı sayesinde bulduğumuz Korsan Koyu’na giriş.

Korsan Koyu, tam girişindeki ada nedeniyle dışarıdan zor görünen, küçük, ancak tek teknenin sığabileceği, dibi kum ve suyu berrak, neredeyse özel bir havuz. Baştan demir atıp kıçtan hem gerideki hem de bordaya dik şekilde yandaki kayalara koltuk halatı bağladık. Bundan anlaşıldığı üzere teknenin kıçını merkezde düşünürseniz koyun yarıçapı yaklaşık 25m. Koyu çevreleyen dik ve kayalık yamaçlarda yabani keçiler ve eşekler otluyor. Akşam rüzgar esmeye ve yamaçlardan cıvarnalar indirmeye başladı. Tekne iyice bağlı olduğu için bizi etkilemedi. Salata ve ton balıklı makarnadan oluşan akşam yemeğimizi yedik ve ıssız koyun tadını çıkardık.

06.06.2010 Pazar, Korsan Koyu – Simi limanı (yaklaşık 14,5dm)

Hava açık, rüzgar BGB 4-5 Beaufort, dalga 0.5-1m, yelken seyri

11:30 Korsan Koyu’ndan çıkış.

Sabah motorun yağ sızdırmış olduğunu fark ettik. Ayrıca gece boyunca çalışan alternatörün fan sesi bizi rahatsız etti. Offshore’dan İhsan Bey’i aradık. Fanı durdurmak için genel akü şalterini kapayıp açmamızı tavsiye etti. Bu şekilde fanı durdurup sesini kestik. İhsan Bey motorun keçesinden biraz yağ sızdırdığını söyledi. Bunun üzerine yolculuk boyunca her sabah yağ seviyesini kontrol edip azaldığına kanaat getirdiğimizde ekleme yaptık.

Öğleden sonra beş kuvvet esen rüzgarla Simi’ye kadar çok keyifli yelken seyri yaptık. Yelkenlere camadan vurduk. Orsa seyirde arada dalgaların serpintisiyle ıslanarak Simi limanına kadar geldik. Simi, büyükçe ve neredeyse tamamen çıplak, ağaçsız bir ada. Limandaki küçük şehir ise renkli ve bakımlı evlerden oluşan, biraz İtalyan köylerini andıran şirin bir yer. İlk görüşte şehrin renkleri adanın çıplaklığını kapatıp insanın içini ısındırıyor.

15:30 Simi limanına giriş.

Simi limanında baştan demir atıp kıçtan kara yanaştık. Offshore Sailing’in tavsiyesiyle önceden aradığımız Kalodoukas Yachting’den Louis bize hem bağlanma hem de pasaport işlemlerinde yardımcı oldu. U şeklindeki limanda tekneler yan yana demir attıkları için zincirlerin birbirine karışma ihtimali yüksek. Bizim başımıza gelmedi ama komşumuz demirini alırken epey uğraştı.

Bağlandığımızda saat dördü biraz geçmişti ve hepimiz çok açtık. Ama o saatte adada yemek yenecek her yer kapalıydı. Limanın biraz dışındaki Paradise Beach’e gittik. Simi karidesleri, ızgara ahtapot ve kalamar, salata, dolma ile yanında retsinadan (reçine kokulu yerel şarap) oluşan öğle yemeğimizi yedik. Simi karidesleri, küçük olduklarından ayıklanmadan yeniyor. Yemekler son derece lezzetliydi. Simi’deki ilk yemeğimizi, herhalde çok aç ve bitkin olduğumuzdan, bütün tatil boyunca hiç unutamadık. Akşamüstü Simi sokaklarında dolanıp alışveriş yaptık. Akşam yemeğini Mythos Restaurant’ta yedik.

07.06.2010 Pazartesi Simi limanı – Simi Panormitis Koyu (yaklaşık 16dm)

Hava açık, rüzgar BGB 5 Beaufort, dalga 0.5-1m, yelken seyri

11:00 Simi limanından çıkış.

Sabah Simi limanındaki fırından kahvaltımızı alıp yakındaki bir kahvede oturduk. Çarşıda alışveriş yapıp hazırlıklarımızı tamamladık. Demir alıp limandan çıktık. Yelken bastık. Ancak limanın dışına çıktığımızda yelkenlere camadan vurmak gerektiğini anlayıp geri döndük. Koyun nispeten sakin bir yerinde yelkenleri küçültüp tekrar çıktık. Limanın doğusundaki St Marina koyuna girdik.

12:00 St Marina koyuna demir atış.

Simi’nin çıplak yamaçları ile çevrili St Marina koyunun girişindeki adanın üzerinde küçük mavi -beyaz bir kilise var. Koyun dibi kum olduğu için suyun rengi yemyeşil. Kıyıda bir plaj var. Koy çok güzeldi ama yamaçlardan inen cıvarnalar demirdeki tekneyi sürekli çevirdiği için huzursuz oldum. Denize girip yüzdükten sonra demir alıp motorla St George koyuna gittik.

13:15 St George koyuna demir atış.

Simi’nin doğusundaki St George koyu dimdik ve yüksek kayalık yamaçların denize indiği etkileyici bir yer. Kıyıya yakın bir yerde demirledikten sonra öğle yemeğini hazırladık. Yemekten sonra fazla oyalanmadan demir alıp 14:30’da koydan çıktık. Yelken basıp Simi’nin güneybatısındaki Panormitis koyuna doğru yola koyulduk. Apaz seyirde Simi’nin doğu kıyısını takip ederek güneye indik. Simi’nin güneyinde dar bir boğazla ayrılmış olan Trompeta adası var. Rüzgar bu boğazda sıkışarak kanal etkisi yaptığından sık tramolalarla buradan geçmek yerine Trompeta’nın güneyinden dönüp Panormitis koyuna girdik.

18:00 Panormitis koyuna demir atış.

Panormitis koyunun güneybatıya bakan dar girişinin iki yanı ince uzun doğal kayalık burundan oluşuyor. Koya biraz dalga girse de içerisi geniş bir göl gibi korunaklı. Dibi ise kum ve yosun. Ormanlık kıyıda büyük bir manastır var. Görünürde pek canlı bir yerleşim olmadığından kıyıya çıkmadık. Koyda demirli 15-20 teknenin arasına demir attık. Hava sert olduğu için uzun kaloma bıraktık. Birkaç tekne demir taradıktan sonra yer değiştirip tekrar çapa attılar. Sağanaklar 6 kuvveti bulduğu için endişeliydim. Sabaha kadar pek uyumadan sık sık güverteye çıkıp durumu kontrol ettim. Neyse ki demirimiz sağlam tuttu.

08.06.2010 Salı Simi Panormitis Koyu – Tilos (yaklaşık 23,5dm)

Hava açık, rüzgar BGB 5 Beaufort, dalga 1-1,5m, yelken seyri

10:00 Panormitis koyu çıkış.

Panormitis koyundan çıktığımızda freşka rüzgarda camadanlı yelkenlerle orsa seyirde güney yönünde seyre başladık. Ancak bir saat sonra rüzgar hafifledi ve hevesimiz kursağımızda kalarak motoru çalıştırdık. Yaklaşık bir saatlik motor seyrinden sonra denizin üzerinde tekrar kuzucuklar görüp yelkenleri bastık. 20-25 knot esen rüzgarla orsa seyirde tramolalar atarak toplam yedi saatte Tilos adasına vardık.

17:00 Tilos limanına giriş.

Tilos’ta aynı zamanda feribot iskelesi olan küçük 20-25 teknelik bir mendireğin içinde tonoz alıp kıçtan kara bağlandık. Tilos, Simi gibi çorak, ağaçsız, uzaktan neredeyse çıplak bir kayaya benzeyen bir ada. Tilos’un köyü ise Simi’deki yerleşimden çok daha küçük. Uzun çakıllı bir sahil boyunca dizili tek katlı bakımlı evler ve lokantalardan oluşuyor. Sakin bir sahil kasabası.

Kaldığımız bütün adalarda olduğu gibi Tilos’ta da tekneye elektrik ve su alabildik. Adalarda hem teknelere verilen hizmet hem de lokantalardaki yemeklerin kalitesi ve fiyatları çok iyi. Yediğimiz bütün yemekler lezzetli ve fiyatları makuldü. Tilos’ta akşam yemeği için gittiğimiz sahildeki Armeron Rastaurant’tan memnun kalıp ertesi sabah denize girmek ve sonrasında öğlen bir şeyler atıştırmak için tekrar gittik.

09.06.2010 Çarşamba Tilos –Halki (yaklaşık 23dm)

Hava açık, rüzgar BGB 3-4 Beaufort, dalga 0,5-1m, yelken ve motor seyri

14:00 Tilos limanından çıkış

Hava evvelki günlere göre biraz hafiflediği için motorla Halki limanından çıkıp açık denizde rüzgarı yakalamamız bir saati buldu. Halki adasına doğru güneydoğu yönünde yelken bastık. İki buçuk saat yelkenle apaz seyirde yol aldıktan sonra Halki’nin güneybatı ucunu döndük. Rod Heikell’in kitabında yaptığı Halki’nin kuzeydoğusundaki kayalıklar hakkındaki uyarıyı dikkate alarak adanın güneyinden geçip güneydoğusundan limana girmeye karar vermiştik. Halki’nin güneyinde hafifleyen rüzgarda yaptığımız pupa seyirde yelkene motorla destek olduk.

18:30 Halki limanına giriş

Halki limanında yaz sezonunda kullanılan T şeklindeki yüzer pontona tonoz alıp kıçtan kara bağlandık. Halki Rodos’un batı kıyısına yakın ve tarih boyunca öncü kale olarak kullanılmış küçük bir ada. Limandaki kasaba renkli ve bakımlı evleriyle Simi’yi andırıyor. Kasabanın arkasındaki yüksek kayalık tepedeki kale dikkat çekiyor. Limana bağlanır bağlanmaz denize atladık ve yüzdük. Ardından bir şişe Prosecco açıp seyahatimizi kutladık. Hepimiz elbiselerimizi giyip meydandaki lokantalardan birinde küçük karides, ızgara ahtapot, kalamar ve balıktan oluşan güzel bir yemek yedik.

10.06.2010 Perşembe Halki – Rodos Mandraki limanı (yaklaşık 34dm)

Hava açık, rüzgar BGB 3 Beaufort, dalga 0,5m, yelken ve motor seyri

10:00 Halki limanından çıkış.



Halki adası Rodos’a yakın olmasına rağmen Mandraki limanına varmak için adanın Batı kıyısından en kuzey noktasına kadar çıkmamız gerekiyordu. Yol uzun olduğu için sabah toparlanıp limandan ayrıldık. Malesef rüzgar yetersiz olduğu için yolun büyük kısmında motorla ilerledik. Sadece sabah Halki’den çıktıktan sonra iki saat ve öğleden sonra kuvvetlenen rüzgarla limana girmeden önce bir saat yelken seyri yapabildik.

16:30 Rodos Mandraki marina giriş.

Rodos’un kuzeyinde bulunan Mandraki marina hem kalabalık hem de pek iyi yönetilmeyen bir liman. Dikdörtgen bir alanda bütün tekneler ortaya demir atıp kıçtan kara yanaştığı için çapa zincirleri sık sık birbirine karışıyor. Ayrıca bağlanacak yer bulmak zor oluyor. Biz sabah Offshore Sailing’den ismini aldığımız ortak çalıştıkları acenta Kronos Yachting’i arayıp yer ayırtmıştık. Elemanları bizi karşıladı ve yer gösterdi. Ancak yanaştıktan hemen sonra yerimizi değiştireceklerini söylediler. Bu yüzden bağlanmamız epey uzun sürdü ve bizi yordu. Kronos elemanları pasaportlarımızı alıp çıkış işlemlerimizi yaptı.

Mandraki limanına neredeyse bitişik olan Rodos kalesi ve içindeki ‘eski şehir’ İstanbul’daki Kapalıçarşı gibi turistik dükkanlarla ve lokantalarla dolu olmasına rağmen keyifli ve etkileyici. Ortaçağdan kalma dar kale sokaklarında dolaşıp neredeyse her köşesinin resmini çektik. Kuyumcu Lalaounis’e uğrayıp alışveriş ettik. Kale içindeki Alexis Four Seasons Restaurant’ta deniz ürünlerinden oluşan lezzetli ve keyifli bir yemek yedik.

11.06.2010 Cuma Rodos Mandraki limanı – Marmaris Albatros Marina (yaklaşık 25dm)

Hava sabah açık akşamüstü sağanak yağış, rüzgar KD 2 Beaufort, dalga yok, motor seyri

10:45 Rodos Mandraki marina çıkış.

Rodos’tan ayrılıp Marmaris’e dönerken Kadırga koyunda demir atıp öğle yemeği yedik ve yüzdük. Yerleşim olmadığından tertemiz ve güzel bir olan Kadırga koyundan isteksizce demir alıp Marmaris’e doğru dönüşe geçtik.
















13:30 – 15:00 Kadırga koyunda mola.

16:45 Marmaris Albatros marinaya giriş.

Albatros marinaya bağlandıktan sonra Offshore Sailing görevlileri teknemizi kontrol ettiler ve teslim aldılar. Cuma akşamı teknede kalıp ertesi sabah 9:00’da bir hafta boyunca evimiz gibi benimsediğimiz teknemizden ayrıldık.