27 Nisan 2010 Salı

SOLO YELKEN – II –

18.04.2010

Tuzla’da ailemle öğle yemeği yedikten sonra saat iki buçukta marinaya geldim. Hava güneşliydi ve Poyraz’dan beş kuvvet esiyordu. Tekneyi hazırlayıp marinadan çıktım. Bu seneki ikinci solo yelken tecrübemde ilkine oranla çok daha rahat ve sakindim. Mendireğin dışında ana yelkeni çift camadanlı bastım. Hava sert olduğu için ana yelkeni basmak ve özellikle camadanın altında boşta kalan yelkeni kravatlarla bağlamak önceki çıkışıma oranla daha zor oldu. Ama küçük ana yelkenle geniş apaz seyre geçtiğimde tekne 5-6 knot hıza erişti. Genoa yelkenimi çarmıhlara gelmeyecek şekilde camadanlı açtım. Teknenin hızı 7-8 knot’a çıktı. Neredeyse uçuyordum. Çok zevkli bir seyirdi. Büyükada’yı bordaladığımda rüzgar 30 knot’un üzerine çıkmıştı ve denizin üstü köpüklerle dolmaya başlamıştı. Geniş apaz seyirde rahatça gitmeye devam ettim. Ancak geri dönüşümün bu kadar rahat olmayacağının farkındaydım.

Marinadan çıkışımdan bir buçuk saat sonra Heybeliada’yı bordaladığımda geri dönmeye karar verdim ve tekneyi orsaladım. Yelkenler küçük olduğu için tekne bayılmıyordu ama orsaya pek giremiyordu. Ayrıca dalgaları baştan aldığım için hem hızım düşmüştü hem de arada ıslanıyordum. Neyse ki su geçirmez kıyafetlerimi baştan giymiştim. Pendik yönünde ilerleyebilmek için birkaç tramola atmam gerekti. Bu sırada yanımdan geçen yolcu motorları beni epey tedirgin etti. Ancak sorunsuz şekilde iki saat sonra marinanın önüne geldim. Yelkenleri indirip marinaya girişime yardımcı olmaları için telsizden anons yaptım. Kısa süre sonra marinaya bağlandım. Solo tecrübem marina çalışanlarından epey tezahürat almama sebep oldu.

Bu sene ikinci kez yalnız yelkene çıkışımda hava ilk sefere göre epey sert olmasına rağmen çok daha sakindim. Zaten önemli olan insanın teknede durumu sakin değerlendirip gereken önlemleri hızlı ve kararlı şekilde uygulaması. Tek başına yelken, insanın korkularını ve sınırlarını anlaması ve onlarla başa çıkması açısından çok faydalı. Bunu bu seneki ilk ve ikinci tecrübelerim arasındaki farktan anladım.

20 Nisan 2010 Salı

İSTANBUL MERCAN YUVASI


17.04.2010
Öğleden sonra marinadan çıktığımızda beş kuvvet Poyraz esiyordu. Son derece keyifli bir yelken havasıydı. Tuzla Mercan Yuvasına rotayı çevirdik. Apaz seyirde yarım saatte İstanbul Mercan Yuvası koyundaki antik dalgakıranın arkasındaki tonoza bağlandık. Bu koy oldukça sığ. Ancak dalgakıran tarafında dip kum olduğu için sahile oldukça yaklaşılabiliyor. Bizi tekneden almaya gelen kayıkla İstanbul Mercan Yuvası Kulübü ve Angel Mercan Restaurant arasındaki iskeleye çıktık.

Tekneye döndüğümüzde saat altıyı geçmişti ve rüzgar aynı hızda esiyordu. Doğrudan Pendik’e rotayı vermek yerine Mercan Yuvası koyundan çıkana kadar Adalar yönünde ilerledik. Sağanaklarda rüzgar altı kuvvete çıkıyordu ve tekne 7,5-8 knot hız yapıyordu. Yarım saat sonra rotayı Pendik’e çevirdik. Hava kararırken marinaya bağlandık.

11 Nisan 2010 Pazar

YUNUSLARLA YARIŞ


10.04.2010

Pazar sabahı saat yedide 10-12 knot Poyraz’da Kalpazankaya’dan Pendik’e dönerken Heybeliada’nın güneyinde yunuslar bizimle yarışmaya başladılar. Yaklaşık yarım saat boyunca teknenin peşine takılan yunusların her sudan çıkışında onları sevinç çığlıklarıyla karşıladık. Sanki mucizevi bir olay yaşıyormuşuz gibi mutlu olduk. Dolunay yunusları filme kaydetti:





09.04.2010
Cumartesi öğle saatlerinde Dolunay’la marinaya geldik. Hava hafif Lodos esiyordu. Her zamanki gibi akşamüstü Poyraz çıkmasını bekliyorduk. Marinadan çıkıp yelkenleri bastık. Ortalama 3-4 knot hızla Burgazada’ya doğru ilerlemeye başladık. Rüzgar tamamen kalınca motoru çalıştırdık. Heybeliada’yı bordaladığımızda rüzgar Lodos’tan tazeledi ve tekrar yelken seyrine geçtik. Rüzgar tam pruvadan geldiği için Burgaz ve Kınalı arasındaki kanaldan tramolalarla geçtik. Kalpazankaya’da tonoza bağlanıp karaya çıktık. Arkamızdan birkaç saat arayla Resif ve Ece geldiler. Akşam Kalpazankaya’da teknede kaldık. Çok soğuktu ama kat kat giyinmiş olduğumuz için bizi pek etkilemedi.

Sabah erkenden yelken bastık. Geceden itibaren esen Poyraz’la Adaların güneyinde yol alırken yunuslarla karşılaştık. Birlikte Heybeli ve Büyükada arasındaki boğaza kadar geldik. Sabit esen rüzgar buradan yukarı tek tramola ile çıkmamıza izin verdi. 6-7 knot hızla iki buçuk saatte Pendik marinaya vardık.
Haftasonu sanki uzak bir yere tatile gitmiş gibi geçti. Çam ağaçları, leylekler, serçeler, yunuslar; hepsi bizde büyülü bir yerdeymişiz hissi uyandırdı.

7 Nisan 2010 Çarşamba

SOLO YELKEN

04.04.2010
Pazar günü hava güneşli ve ılıktı. Rüzgar sabah Boğaz’da Poyraz’dan esmeye başlamıştı. Saat 11’de marinaya doğru yola çıktığımda Pendik’in arkalarındaki tepelerde bayraklar Poyraz estiğini gösteriyordu. Ama Pendik açıklarındaki gemiler Lodos’a bakıyordu. Anlaşılan Poyraz henüz denize kadar inmemişti.

Marinaya geldiğimde ilk iş olarak rüzgarın hafifliğinden yararlanarak genoayı baş ıstralyaya basıp sardım. Tekneyi tek başıma kullanabilecek şekilde mümkün olduğunca hazırladım ve marinadan ayrıldım. Bir süre motorla açıldıktan sonra ana yelkeni basmak üzere yavaşladım. Ana yelken arabaları sezon başında değiştikten sonra bu iş epey zorlaştı. Kendi başıma ana yelkeni basmak gerçekten insanüstü bir çaba gerektiriyor. Bu işi tamamladıktan sonra epey terledim ama genoayı açınca 5-6 knot esen Lodos ile 3,5 knot hıza eriştim. Birkaç saat boyunca yelkenlere trim yaparak ve dümen tutarak sanki bir optimist kullanıyormuşum gibi rahatça Heybeliada’ya kadar gittim.

Sabahtan beri beklediğim Poyraz halen gelmemişti. Üstelik adaların arasında Lodos iyice hafiflemişti. Rüzgarın durmasını Poyraz’ın çıkmasının işareti olarak yorumladığım için bir süre beklemeye karar verdim. Hakikaten yarım saat içinde kuzeydoğudan gelen Poyraz’ın suyun üstünde yarattığı çizgiyi gördüm. Çizgi yaklaştı ve bir anda 15-18 knot Poyraz’la tekne hızlandı. Arada rüzgar birkaç kez bocaladı ama kısa sürede oturdu ve 17-20 knot cıvarında esmeye başladı. Tek başına tekneyi idare edebilmek için genoayı sardım. Sadece anayelkenle tekne 6,5 knot hız yapıyordu. Alargada demirli gemilerin arasından rahatça geçip marinanın önüne geldim. Motoru çalıştırıp anayelkeni indirdim ve marinaya bağlandım. Tekneyi toparladım.

Tek başına yelkene çıkmak son derece huzurlu ve keyifli. İnsana koşulları hızlı değerlendirip karar vermeyi ve telaşa kapılmadan sakin bir şekilde bu kararlarını uygulamayı öğretiyor. İlk kez tek başına tekneyle çıktığımda çok heyecanlanmıştım. Bu üçüncü seferimde de kalp atışlarımın hızlandığı oldu ama her şeyi sakin ve rahat bir şekilde yapmayı başardım. Üstelik çok keyif aldım.