12 Kasım 2008 Çarşamba

RESİF TEKNESİ İLE I-MARINE TAYK KUPASI YARIŞI


08.11.2008
8 Kasım 2008 Cumartesi günü yapılan i-marine TAYK Kupası öncesinde üç-dört gün boyunca Marmara’nın üzerine yerleşen yüksek basınç yüzünden yaprak kımıldamadı. Bunun arkasından sert bir havanın geleceği belliydi. Yarış kaydını yaparken hava raporlarına baktığımda bu tahminimin doğru olduğunu gördüm. Cumartesi günü hava sert esecekti.

Resif ağır havada hızlı giden sağlam ve dengeli bir tekne olduğundan bu duruma sevindim. Ayrıca balon kullanmamamızın eksikliğini sert hava büyük ölçüde kapatacaktı çünkü Resif’in genoa yelkeni o havada zaten aynı görevi görecekti. En önemlisi, ekip olarak - Duygu, Emre, Gürkut ve ben - sert havada mücadeleyi seviyorduk. Bu bizim Resif ile ilk yarışımızdı. Sert hava, teknenin kendini kanıtlaması için iyi bir fırsat olacaktı.

Cumartesi sabahı Ataköy Marina’dan çıktığımızda hava 5-6 beaufort esiyordu. Ana yelkeni çift camadanlı basıp start hattına yöneldik. Ekibimizin amacı keyifli bir yarış çıkarmaktı; tabii bunu denizcilikten ödün vermeden ve en güvenli şekilde yapmak kararındaydık. Sert havada geçen yarışlarda çatışmaların sık yaşandığını bildiğimizden tekne trafiğinin yoğunlaştığı start hattında sadece ana yelken bastık ve kalabalıktan uzak durduk. Ayrıca teknenin aşırı zorlanıp zarar görmesini engellemek için yelkenlerimizi camadanlı kullanmaya karar verdik.

Start hattının güney yönündeki şamandıra yakınından iskele kontra çıkış yapıp gemilerin arasından ilk hedef olan Ahırkapı bankı şamandırasına doğru orsa seyirde ilerlemeye başladık. Diğer tekneler sahile yakın ve sık tramolalarla ilerlerken biz açıktan düz ilerlemeyi tercih ettik. Boğaza yaklaşırken akıntıya girmemek için tramola atıp rotamızı Yenikapı’ya çevirdik. Ardından tekrar tramola atıp Ahırkapı şamandırasını sancakta bordaladık.

Yarışın ikinci şamandırası olan Fenerbahçe sığlık şamandırasına doğru apaz seyirde Boğaz’ın girişini geçerken GPS göstergesine göre hızımız 9 knot’a kadar çıktı. Bu çok heyecan vericiydi. Ancak bu sırada hızla üzerimize gelen bir römorkörle burun buruna geldik. Yelken seyrinde olmamıza rağmen römorkör bize yol vermeyince iki hızlı manevrayla 360˚ dönüp onun arkasından yolumuza devam ettik. Neyseki bu sinir bozucu olaya pek takılmadık ve konsantrasyonumuzu bozmadan yarışa devam ettik.

Fenerbahçe sığlık şamandırasını sancakta bırakıp rotayı Kınalıada’ya çevirdiğimizde hava epey artmıştı. Ama geniş apaz seyirde bu bizi rahatsız etmedi. Üstelik genoamızın camadanını açmış ana yelkeni bile büyütmeyi düşünmeye başlamıştık. Ancak adayı döndükten sonra havanın bindireceğini anlayıp yelkenleri iyice küçültmeye karar verdik. Kınalıada’nın Poyraz’a kapalı olan güney kısmı genoayı sarmaya imkan verecek kadar sakindi. 1984 yapımı olan Resif’in vinç donanımı yarış için düşünülmemiş olduğundan Kınalıada’nın rüzgarı kesmesi orsa seyrine geçmeden önce yelkenlerimizi ayarlamamız için iyi bir fırsat sağladı. Ancak ada aynı zamanda hızımızın kesilmesine sebep oldu. Burada fazla vakit kaybetmemek için Kınalı’nın biraz açığından geçtik.

Adanın saçak altından çıkınca tahmin ettiğimiz gibi rüzgar bindirdi. Sağanaklarda rüzgarın hızı 30 knot’ı aşıyordu. Orsa seyirde Fenerbahçe sığlık şamadırasına doğru dönüşe geçtik. Emre’nin ayakları tekne ani bir sağanakta aşırı bayıldığında suya girdiğinden ıslaktı. Duygu’nun ise tepkileri yavaşlamış ve arada gözleri kapanmaya başlamıştı. İkisi de trapezde donuyor olmalı diye düşündüm. Emre’nin botlarını değiştirdik. Bense dümene hakim olmaya çalıştığımdan neredeyse terliyordum.

Fenerbahçe sığlık şamandırasını tekrar bu kez iskelede bordaladıktan sonra Ataköy’deki finiş hattına yöneldik. Geniş apaz seyirde nispeten rahatladık ve genoamızı tekrar açtık. Keyifli bir seyir sonunda marinanın mendireğinin önünde saat üçbuçukta yarışı tamamladık.

Toplam dört saat süren bu mücadele katıldığımız en zevkli yarışlardan biriydi. Sert havaya rağmen ne ekip ne de tekne herhangi bir tehlike yaşadı. Yarışı başından sonuna kadar tamamen kontrolümüz altında idare ettik. Hırsımızı frenleyip yelkenlerimizi gerektiğinde küçültmemizin ve balon basmamamızın bunda önemli rolü oldu. Sonuçta destek sınıfında birinci olduk ve kupa almaya hak kazandık.