VARANASİ, HİNDİSTAN


Nepal'den Hindistan'a geçiş 14.11.2010




Pokhara’dan uçağımız 12:00’de kalktı ve yaklaşık üç saat gecikmeyle Kathmandu’ya indi. Neyse ki Kathmandu – Varanasi uçağı da gecikmeli olarak 15:30’da kalktı. 16:30’da Varanasi havaalanına indik. İnşaatı henüz bitmemiş olan bu modern havaalanında Hindistan’a giriş işlemleri epey uzun sürdü.


Varanasi’nin Hindistan’a ilk defa gelenler üzerinde şok etkisi yapabileceği konusunda birkaç kişi tarafından uyarılmıştım. Karmaşa, kalabalık, pislik, sefalet ve tabii ki Ganj kıyısında yapılan cenaze yakma törenleri alışık olmayanlar için çok sarsıcıymış.

Havaalanından şehre inerken yolda kathmandu’dan kat kat beter bir karmaşa, kalabalık ve toz toprakla karşılaştık. Bir saatlik yolculuktan sonra taksi bir kavşakta durdu ve yolun devamını yürümemiz gerektiğini söyledi. Varanasi’nin Ganj nehri kıyısındaki merkezinde sokaklar çok dar olduğundan otele varmak için on dakika kadar yürümemiz gerektiğini biliyorduk. Ancak Hintlilere güvenmek imkansız. Şoför doğru mu söylüyor, yoksa bizi yarı yolda indirmeye mi çalışıyor, emin olamadık. Ayrıca durduğumuz kavşağın kıyamet kargaşasında bavullarımızla yönümüzü bulup otele varmamız imkansızdı.

Arabanın çevresinde toplanan bir sürü adamdan biri bizi otelimize götüreceğini söyledi. Elinde otelin kartı vardı ama otel tarafından görevlendirilmediği belliydi. Uzun bir tartışmadan sonra adamın bahşiş kazanmak amacıyla bize doğru yolu göstereceğine kanaat getirdik ve taksiden inip onu takip etmeye karar verdik.

Bir elimizde bavulumuzu çekerek geçtiğimiz daracık labirent gibi sokaklarım pisliğini kelimelerle anlatmaya imkan yok. Çöpler, inekler, köpekler, keçiler, ve bu hayvanların pislikleri, lağım kokuları, ve bunların içinde oturan, yatan, uyuyan insanlar… Bir yandan bu sokaklardan mümkün olduğunda bavullarımızı pisliklere değdirmeden geçmeye çalışırken bir yandan da nereye gittiğinden emin olmadığımız bir adamı takip etmek pek hoş bir tecrübe değildi. Ayrıca peşimizden gelen başka adamlar da vardı.

Yer ayırdığımız Meer Ghat’taki Hotel Alka’ya gelince moralimiz iyice bozuldu. Geç geldiğimiz için rezervasyonumuzu iptal etmişlerdi. Bize verebildikleri tek oda en alt katta, havasız, nemli, penceresiz, küçücük, delik gibi bir yerdi. Bavullarımızı alıp tekrar aynı pislikten geçip başka otel aramayı gözümüz yemedi.

Uçakta tanıştığımız Alman arkadaşımız Petra ile birlikte nehir kıyısında Man Mandir Ghat’taki Rashmi Guest House’un terasındaki Dolphin Restaurant’ta yemeğe gittik. Petra, on beş yıl bir bankada çalıştıktan sonra geçen sene finansal krizle birlikte hayatını değiştirmeye karar vermiş ve beş aydır Hindistan’da geziyormuş. Petra gibi hayatında farklı bir şeyler arayan birçok yabancı Hindistan’da takılıyor.

Dolphin Restaurant’ın terasından izlediğimiz Ganj nehrinin manzarası ve güzel Hint yemekleri biraz moralimizi düzeltti. Nehir kıyısındaki ‘gath’ denen dini törenlerin yapıldığı geniş platformlar ve merdivenler ara sokaklara oranla daha temiz olduğundan sahilden yürüyerek otelimize döndük. Yorgunluktan mışıl mışıl uyuduk.

Varanasi, Lotus Lounge, 14:30, 15.11.2010

Sabah beşte kalkıp Ganj kıyısındaki dini törenleri izlemeye gittik. Sahil çok kalabalıktı. Bir kayıkçıyla anlaşıp gün doğmadan önce nehre açıldık. Kıyı boyunca gath’lardaki törenleri izleyerek nehirden yukarı doğru gittik. Sabahın ilk ışıklarıyla puslu havada kürekle ilerleyen kayıklardan Varanasi şehrini izlemek oldukça mistik bir tecrübe. Suyun pisliğine rağmen birçok insan sabahın erken saatinde kutsal Ganj nehrinde yıkanıp dua ediyordu. Neyse ki dramatik bir cenaze töreni görmedik. Nehrin üzerindeki iki gath’da cenaze yakma törenleri düzenleniyor. Ganj nehri kutsal olduğu için küller suya atılıyor.

Kıyıdaki eski sarayların hepsi metruk ve bakımsız. Aralarındaki yeni binalar ise son derece döküntü. Maymunlar binaların tepelerinde dolanıyorlar. Sokaklarda keçiler, köpekler ve inekler başıboş dolaşıyorlar. Ayrıca insanlar tuvalet ihtiyaçlarını sokakta giderdikleri için koku dayanılmaz.

Kayık gezisinden sonra Dolphin Restaurant’ta kahvaltı ettik. Saat sekize doğru Lonely Planet kitabında tavsiye edilen Yoga Training Center’ı görmeye gittik. Hoca Sunil Kumar’ı ve yeri beğendik. Saat onda derse gelmek üzere sözleştik. Otelde oda değiştirmek üzere çantalarımızı topladık. Üzerimizi değişip Yoga Training Center’a geri gittik. Eski taş bir binanın ikinci katında minderle kaplı orta boy bir odada yoga matlarımızı serip derse başladık. Biz ısınırken derse katılan yabancı bir çiftle birlikte iki saat yoga yaptık. Hoca oldukça komik bir tipti. Bizi zorlamadan kah güldürerek kah sorular sorarak keyifli bir ders yaptırdı. Çıktığımızda Nepal’deki dağ inişinden sonra tutulan bacaklarımız biraz açılmıştı.

Otele döndüğümüzde geniş ve ferah olan yeni odamızda duş aldık. Günün geri kalan kısmını kendimizi fazla zorlamadan geçirdik. Lotus Lounge’da uzun bir öğle yemeği yedik. Karşısındaki dükkanda bir saate yakın ipek, kaşmir, paşmina eşarp ve kıyafet alışverişi yaptık.

Ertesi gün Khajuraho...