21 Mayıs 2009 Perşembe

POYRAZ FIRTINASI


19.05.2009

Emre’yle sabah 9:30’da buluşup Pendik Marina’ya geldik. Havanın Poyraz’dan bütün gün sert eseceğini biliyorduk. Sabah erken saatlerde bile rüzgar 5 kuvvete yakındı. Tekneyi hazırlayıp saat 11’de marinadan çıktık. Ana yelkeni çift camadanlı bastık. Cenoayı küçülterek açtık. Buna rağmen tekne sağanaklarda uçar gibi yol alıyordu.

Önce Tuzla’da İstanbul Mercan Yuvası koyunun içine kadar gittik. Emre’ye evimizi gösterdim. Koyda derinlik 3m’ye düştüğünde tramola atıp rotayı Sedef Adası’na çevirdik. Sedef ile Büyükada arasındaki kanala girdiğimizde saat 12’ye geliyordu. Port Sedef halen teknelerin bağlanması için tonoz atmadığı için burada durmak yerine güneye devam ettik. Aslında rüzgar o kadar iyi esiyordu ki hiçbir yerde durmak içimden gelmiyordu.

Emre’yle Burgazada’nın güneyindeki Kalpazankaya’ya gözatmaya karar verdik. Ancak Poyraz’da oraya gidebilmemiz için biraz güneye inmemiz gerekiyordu. Bunun için Büyükada’nın güneyindeki Balıkçı adasının arkasından dönemeye karar verdik. 20-25 knot arası ‘freşka’ rüzgarda geniş apaz giderken çok rahattık ve Emre biraz kestirmek için havuzlukta uzandı. Bense dümeni Balıkçı adasının hemen arkasından Burgaz’a kırmak yerine biraz daha güneye devam etmeye karar verdim. Rüzgar sabit 5 kuvvet esiyor ve dalgalar tekneyi hafifçe sallıyordu. Yemyeşil deniz ve serin esen havada bir saate yakın güney rotasında devam ettim. Aslında Esenköy’ü görmek istiyordum ama rüzgarın yönün elverdiği en geniş açıda giderek Çınarcık önlerine geldik. Sahildeki apartmanlar seçilmeye başladığında Emre uyandı ve tabii nerede olduğumuza biraz şaşırdı.

Saat 2’yi gösterirken dönüşe geçmeye karar verdik ve orsa seyre döndük. Rüzgar dönmek istediğimiz yönden geldiğinden ancak volta atarak hedefe ulaşabilecektik. Bunu biliyor olmamıza rağmen hedefe doğru dik bir rota izleyemeyip neredeyse ona yatay gitmek insanda biraz moral bozukluğu yaratıyor doğrusu. Buna karşılık ‘freşka’ rüzgarda uzun uzun orsa seyri yapmayı bütün kış özlediğim için keyfini çıkardım. Tabii teknenin burnu dalgalara gire çıka ve arada serpintiler bizi ıslatarak gidiyorduk. Tramolaları atarken ben dümeni tutarak rüzgaraltı halatı boşladım. Emre rüzgarüstü ıskotanın boşunu aldı. İki kişi attığımız tramolaların ekip sayısı daha fazlayken attıklarımızdan daha iyi olduğu kanaatine vardık.

Saat 4’e doğru Büyükada ve Heybeliada arasındaki boğaza girdik. Tramolalarla iki ada arasında yükselirken rüzgar göstergesi ara ara 30 knot’un üzerini göstermeye başlamıştı. Bizimle beraber Rapsodi yelkenlisi sadece genoasını tam basmış olarak boğazdan yükselmeye çalışıyordu. Karşılıklı tramola atarken yarış anılarımız canlandı. Ancak Heybeliada önlerine geldiğimizde Rapsodi ile yollarımız ayrıldı. Onlar Kalamış’a döndü biz ise Pendik yönüne. Bu arada rüzgar sağanaklarda 40 knot’u geçmeye başlamıştı. Genoamızı bir kulaca kadar küçülttük. İlk defa bu kadar sert rüzgarla karşılaştığımız halde rahattık.

Pendik önlerine geldiğimizde rüzgar hafiflermeye başlamıştı ama bizi zorlayan rüzgarın çok düzensiz esmesiydi. Bazen esinti 10 knot’a kadar azalıp birkaç dakika sonra 40 knot’a çıkıyordu. Tekne durup durup ilerliyordu. Pendik önündeki demirli gemilerin arasında rüzgar iyice düzensizleşti. Dakikalarca yerimizde durup tam yelkenleri büyütmeye karar verdiğimizde fırtına şiddetinde sağanak bastırıyordu. Marinaya çok yaklaştığımızdan yelkenleri indirip motoru çalıştırmaya karar verdik.

Marina tepelerden inen Poyraz’ı nispeten sert aldığından bizi karşılayan ekip ve komşularımız epey tedbir almıştı. İki bot bizi beklerken Resif’in rüzgarüstü bordası usturmaça kaplanmıştı. Ancak bir sorun olmadan yerimize yanaştık ve bağlandık. Döndüğümüzde saat 6’ya geliyordu. Bütün gün esen sert rüzgar ve güneş bizi epey yormuştu. Biraz dinlendikten sonra tekneyi topladık ve eve dönüşe geçtik.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

PORT SEDEF



03.05.2009

Duygu ve Dolunay’la Pazar sabahı buluşup Pendik Marina’ya gittik. Hava durgun ve pusluydu. Hava raporuna göre öğleden sonra çıkması beklenen Poyraz’dan henüz eser yoktu. Hava yelken açmak için pek umut vermese de Symphony ile Pendik Marina’daki ilk manevralarımızı sakin havada yapacağımıza seviniyorduk. Rahatça avara ettikten sonra motor seyrinde rotamızı Sedef Adası’na çevirdik. Geçen sene önünden yelkenle geçerken gördüğümüz ama bir türlü gidemediğimiz Port Sedef’i keşfetmeye karar verdik.



Sedef Adası’nın Büyükada’ya bakan koyunda iskelesi olan Port Sedef’in merdivenle çıkılan yamaçta çamların altında harika manzaralı bir terası var. Henüz yaz sezonu açılmamış. Ama Symphony ile iskelenin önüne geldiğimizde bizi kahve içmeye davet ettiler. Teknede tüp bittiğinden sabah kahve yapamamıştık. Bu yüzden bu daveti geri çevirmemiz imkansızdı. İskelenin önü sığ olduğundan aborda olmak yerine baştan demir atıp kıçtan kara yanaştık. Duygu’nun hazırladığı sandviçleri ve Dolunay’ın yaptığı brownie’leri alıp terasa çıktık. Çamların altında oturup aşağıdaki pırıl pırıl denizi ve iskeleye bağlı tekneyi seyrederken insan kendisini İstanbul’da değil Göcek’te veya Marmaris’te zannediyor. Üstelik Port Sedef Pendik’ten akşam iş çıkışı gidilebilecek kadar yakın mesafede.



Port Sedef’ten birkaç saat sonra ayrıldığımızda hava kuzeye dönmeye başlamıştı. Yelkenleri bastık ama rüzgarın tekneyi hızlandırması için biraz daha beklememiz gerekti. Birkaç saat boyunca 10-15 knot cıvarında esen Karayel ile Dragos – Pendik arasında tramolalarla orsa seyri yaptık. Pendik önlerinde rüzgar yönünü Poyraz’a çevirdi. Akşamüstü marinanın mendireğinden içeri girip palamar yardımıyla pantona yanaştık. Marinadaki ilk yanaşma manevramız rahat oldu. Tekneyi toparladıktan sonra dönüş yoluna koyulduk.