24 Haziran 2010 Perşembe

MARMARİS VE YUNAN ADALARI (SİMİ, TİLOS, HALKİ VE RODOS)

05-11.06.2010

Marmaris’teki Albatros Marina’da bulunan Offshore Sailing’den kiraladığımız yelkenliyle bir hafta boyunca Yunan adalarını gezdik. Ekibimiz Duygu, Dolunay ve Gülören’den oluşuyordu. Kaptan bendim. Teknemiz Hadar (1992 yapımı Beneteau Oceanis 400) hızlı ve denizciydi. Ziyaret ettiğimiz Yunan adalarını hem bakımlı ve medeni hem de tabii ve ücra olmalarından dolayı sevdik. Adalara has deniz ürünleri ve içkiler ise ayrıca hoşumuza gitti.

05.06.2010 Cumartesi, Marmaris Albatros Marina – Korsan Koyu (yaklaşık 24dm) 

Hava parçalı bulutlu, rüzgar hafif (5-6 knot),dalga yok, motor seyri

07:40 uçağıyla İstanbul’dan Dalaman’a varış.

11:30 Marmaris Albatros Marina’ya varış.

Offshore Sailing yetkilileri pasaportlarımızı çıkış işlemleri için Liman Başkanlığı’na götürürken biz teknemizi teslim aldık. Albatros marinadaki marketten yiyecek, içecek ve malzeme alışverişimizi yaptık.

15:15 Hadar ile Albatros marinadan çıkış.

18:45 Yaklaşık üç buçuk saatlik motor seyrinden sonra Sadun Boro’nun ‘Vira Demir’ adlı kitabı sayesinde bulduğumuz Korsan Koyu’na giriş.

Korsan Koyu, tam girişindeki ada nedeniyle dışarıdan zor görünen, küçük, ancak tek teknenin sığabileceği, dibi kum ve suyu berrak, neredeyse özel bir havuz. Baştan demir atıp kıçtan hem gerideki hem de bordaya dik şekilde yandaki kayalara koltuk halatı bağladık. Bundan anlaşıldığı üzere teknenin kıçını merkezde düşünürseniz koyun yarıçapı yaklaşık 25m. Koyu çevreleyen dik ve kayalık yamaçlarda yabani keçiler ve eşekler otluyor. Akşam rüzgar esmeye ve yamaçlardan cıvarnalar indirmeye başladı. Tekne iyice bağlı olduğu için bizi etkilemedi. Salata ve ton balıklı makarnadan oluşan akşam yemeğimizi yedik ve ıssız koyun tadını çıkardık.

06.06.2010 Pazar, Korsan Koyu – Simi limanı (yaklaşık 14,5dm)

Hava açık, rüzgar BGB 4-5 Beaufort, dalga 0.5-1m, yelken seyri

11:30 Korsan Koyu’ndan çıkış.

Sabah motorun yağ sızdırmış olduğunu fark ettik. Ayrıca gece boyunca çalışan alternatörün fan sesi bizi rahatsız etti. Offshore’dan İhsan Bey’i aradık. Fanı durdurmak için genel akü şalterini kapayıp açmamızı tavsiye etti. Bu şekilde fanı durdurup sesini kestik. İhsan Bey motorun keçesinden biraz yağ sızdırdığını söyledi. Bunun üzerine yolculuk boyunca her sabah yağ seviyesini kontrol edip azaldığına kanaat getirdiğimizde ekleme yaptık.

Öğleden sonra beş kuvvet esen rüzgarla Simi’ye kadar çok keyifli yelken seyri yaptık. Yelkenlere camadan vurduk. Orsa seyirde arada dalgaların serpintisiyle ıslanarak Simi limanına kadar geldik. Simi, büyükçe ve neredeyse tamamen çıplak, ağaçsız bir ada. Limandaki küçük şehir ise renkli ve bakımlı evlerden oluşan, biraz İtalyan köylerini andıran şirin bir yer. İlk görüşte şehrin renkleri adanın çıplaklığını kapatıp insanın içini ısındırıyor.

15:30 Simi limanına giriş.

Simi limanında baştan demir atıp kıçtan kara yanaştık. Offshore Sailing’in tavsiyesiyle önceden aradığımız Kalodoukas Yachting’den Louis bize hem bağlanma hem de pasaport işlemlerinde yardımcı oldu. U şeklindeki limanda tekneler yan yana demir attıkları için zincirlerin birbirine karışma ihtimali yüksek. Bizim başımıza gelmedi ama komşumuz demirini alırken epey uğraştı.

Bağlandığımızda saat dördü biraz geçmişti ve hepimiz çok açtık. Ama o saatte adada yemek yenecek her yer kapalıydı. Limanın biraz dışındaki Paradise Beach’e gittik. Simi karidesleri, ızgara ahtapot ve kalamar, salata, dolma ile yanında retsinadan (reçine kokulu yerel şarap) oluşan öğle yemeğimizi yedik. Simi karidesleri, küçük olduklarından ayıklanmadan yeniyor. Yemekler son derece lezzetliydi. Simi’deki ilk yemeğimizi, herhalde çok aç ve bitkin olduğumuzdan, bütün tatil boyunca hiç unutamadık. Akşamüstü Simi sokaklarında dolanıp alışveriş yaptık. Akşam yemeğini Mythos Restaurant’ta yedik.

07.06.2010 Pazartesi Simi limanı – Simi Panormitis Koyu (yaklaşık 16dm)

Hava açık, rüzgar BGB 5 Beaufort, dalga 0.5-1m, yelken seyri

11:00 Simi limanından çıkış.

Sabah Simi limanındaki fırından kahvaltımızı alıp yakındaki bir kahvede oturduk. Çarşıda alışveriş yapıp hazırlıklarımızı tamamladık. Demir alıp limandan çıktık. Yelken bastık. Ancak limanın dışına çıktığımızda yelkenlere camadan vurmak gerektiğini anlayıp geri döndük. Koyun nispeten sakin bir yerinde yelkenleri küçültüp tekrar çıktık. Limanın doğusundaki St Marina koyuna girdik.

12:00 St Marina koyuna demir atış.

Simi’nin çıplak yamaçları ile çevrili St Marina koyunun girişindeki adanın üzerinde küçük mavi -beyaz bir kilise var. Koyun dibi kum olduğu için suyun rengi yemyeşil. Kıyıda bir plaj var. Koy çok güzeldi ama yamaçlardan inen cıvarnalar demirdeki tekneyi sürekli çevirdiği için huzursuz oldum. Denize girip yüzdükten sonra demir alıp motorla St George koyuna gittik.

13:15 St George koyuna demir atış.

Simi’nin doğusundaki St George koyu dimdik ve yüksek kayalık yamaçların denize indiği etkileyici bir yer. Kıyıya yakın bir yerde demirledikten sonra öğle yemeğini hazırladık. Yemekten sonra fazla oyalanmadan demir alıp 14:30’da koydan çıktık. Yelken basıp Simi’nin güneybatısındaki Panormitis koyuna doğru yola koyulduk. Apaz seyirde Simi’nin doğu kıyısını takip ederek güneye indik. Simi’nin güneyinde dar bir boğazla ayrılmış olan Trompeta adası var. Rüzgar bu boğazda sıkışarak kanal etkisi yaptığından sık tramolalarla buradan geçmek yerine Trompeta’nın güneyinden dönüp Panormitis koyuna girdik.

18:00 Panormitis koyuna demir atış.

Panormitis koyunun güneybatıya bakan dar girişinin iki yanı ince uzun doğal kayalık burundan oluşuyor. Koya biraz dalga girse de içerisi geniş bir göl gibi korunaklı. Dibi ise kum ve yosun. Ormanlık kıyıda büyük bir manastır var. Görünürde pek canlı bir yerleşim olmadığından kıyıya çıkmadık. Koyda demirli 15-20 teknenin arasına demir attık. Hava sert olduğu için uzun kaloma bıraktık. Birkaç tekne demir taradıktan sonra yer değiştirip tekrar çapa attılar. Sağanaklar 6 kuvveti bulduğu için endişeliydim. Sabaha kadar pek uyumadan sık sık güverteye çıkıp durumu kontrol ettim. Neyse ki demirimiz sağlam tuttu.

08.06.2010 Salı Simi Panormitis Koyu – Tilos (yaklaşık 23,5dm)

Hava açık, rüzgar BGB 5 Beaufort, dalga 1-1,5m, yelken seyri

10:00 Panormitis koyu çıkış.

Panormitis koyundan çıktığımızda freşka rüzgarda camadanlı yelkenlerle orsa seyirde güney yönünde seyre başladık. Ancak bir saat sonra rüzgar hafifledi ve hevesimiz kursağımızda kalarak motoru çalıştırdık. Yaklaşık bir saatlik motor seyrinden sonra denizin üzerinde tekrar kuzucuklar görüp yelkenleri bastık. 20-25 knot esen rüzgarla orsa seyirde tramolalar atarak toplam yedi saatte Tilos adasına vardık.

17:00 Tilos limanına giriş.

Tilos’ta aynı zamanda feribot iskelesi olan küçük 20-25 teknelik bir mendireğin içinde tonoz alıp kıçtan kara bağlandık. Tilos, Simi gibi çorak, ağaçsız, uzaktan neredeyse çıplak bir kayaya benzeyen bir ada. Tilos’un köyü ise Simi’deki yerleşimden çok daha küçük. Uzun çakıllı bir sahil boyunca dizili tek katlı bakımlı evler ve lokantalardan oluşuyor. Sakin bir sahil kasabası.

Kaldığımız bütün adalarda olduğu gibi Tilos’ta da tekneye elektrik ve su alabildik. Adalarda hem teknelere verilen hizmet hem de lokantalardaki yemeklerin kalitesi ve fiyatları çok iyi. Yediğimiz bütün yemekler lezzetli ve fiyatları makuldü. Tilos’ta akşam yemeği için gittiğimiz sahildeki Armeron Rastaurant’tan memnun kalıp ertesi sabah denize girmek ve sonrasında öğlen bir şeyler atıştırmak için tekrar gittik.

09.06.2010 Çarşamba Tilos –Halki (yaklaşık 23dm)

Hava açık, rüzgar BGB 3-4 Beaufort, dalga 0,5-1m, yelken ve motor seyri

14:00 Tilos limanından çıkış

Hava evvelki günlere göre biraz hafiflediği için motorla Halki limanından çıkıp açık denizde rüzgarı yakalamamız bir saati buldu. Halki adasına doğru güneydoğu yönünde yelken bastık. İki buçuk saat yelkenle apaz seyirde yol aldıktan sonra Halki’nin güneybatı ucunu döndük. Rod Heikell’in kitabında yaptığı Halki’nin kuzeydoğusundaki kayalıklar hakkındaki uyarıyı dikkate alarak adanın güneyinden geçip güneydoğusundan limana girmeye karar vermiştik. Halki’nin güneyinde hafifleyen rüzgarda yaptığımız pupa seyirde yelkene motorla destek olduk.

18:30 Halki limanına giriş

Halki limanında yaz sezonunda kullanılan T şeklindeki yüzer pontona tonoz alıp kıçtan kara bağlandık. Halki Rodos’un batı kıyısına yakın ve tarih boyunca öncü kale olarak kullanılmış küçük bir ada. Limandaki kasaba renkli ve bakımlı evleriyle Simi’yi andırıyor. Kasabanın arkasındaki yüksek kayalık tepedeki kale dikkat çekiyor. Limana bağlanır bağlanmaz denize atladık ve yüzdük. Ardından bir şişe Prosecco açıp seyahatimizi kutladık. Hepimiz elbiselerimizi giyip meydandaki lokantalardan birinde küçük karides, ızgara ahtapot, kalamar ve balıktan oluşan güzel bir yemek yedik.

10.06.2010 Perşembe Halki – Rodos Mandraki limanı (yaklaşık 34dm)

Hava açık, rüzgar BGB 3 Beaufort, dalga 0,5m, yelken ve motor seyri

10:00 Halki limanından çıkış.



Halki adası Rodos’a yakın olmasına rağmen Mandraki limanına varmak için adanın Batı kıyısından en kuzey noktasına kadar çıkmamız gerekiyordu. Yol uzun olduğu için sabah toparlanıp limandan ayrıldık. Malesef rüzgar yetersiz olduğu için yolun büyük kısmında motorla ilerledik. Sadece sabah Halki’den çıktıktan sonra iki saat ve öğleden sonra kuvvetlenen rüzgarla limana girmeden önce bir saat yelken seyri yapabildik.

16:30 Rodos Mandraki marina giriş.

Rodos’un kuzeyinde bulunan Mandraki marina hem kalabalık hem de pek iyi yönetilmeyen bir liman. Dikdörtgen bir alanda bütün tekneler ortaya demir atıp kıçtan kara yanaştığı için çapa zincirleri sık sık birbirine karışıyor. Ayrıca bağlanacak yer bulmak zor oluyor. Biz sabah Offshore Sailing’den ismini aldığımız ortak çalıştıkları acenta Kronos Yachting’i arayıp yer ayırtmıştık. Elemanları bizi karşıladı ve yer gösterdi. Ancak yanaştıktan hemen sonra yerimizi değiştireceklerini söylediler. Bu yüzden bağlanmamız epey uzun sürdü ve bizi yordu. Kronos elemanları pasaportlarımızı alıp çıkış işlemlerimizi yaptı.

Mandraki limanına neredeyse bitişik olan Rodos kalesi ve içindeki ‘eski şehir’ İstanbul’daki Kapalıçarşı gibi turistik dükkanlarla ve lokantalarla dolu olmasına rağmen keyifli ve etkileyici. Ortaçağdan kalma dar kale sokaklarında dolaşıp neredeyse her köşesinin resmini çektik. Kuyumcu Lalaounis’e uğrayıp alışveriş ettik. Kale içindeki Alexis Four Seasons Restaurant’ta deniz ürünlerinden oluşan lezzetli ve keyifli bir yemek yedik.

11.06.2010 Cuma Rodos Mandraki limanı – Marmaris Albatros Marina (yaklaşık 25dm)

Hava sabah açık akşamüstü sağanak yağış, rüzgar KD 2 Beaufort, dalga yok, motor seyri

10:45 Rodos Mandraki marina çıkış.

Rodos’tan ayrılıp Marmaris’e dönerken Kadırga koyunda demir atıp öğle yemeği yedik ve yüzdük. Yerleşim olmadığından tertemiz ve güzel bir olan Kadırga koyundan isteksizce demir alıp Marmaris’e doğru dönüşe geçtik.
















13:30 – 15:00 Kadırga koyunda mola.

16:45 Marmaris Albatros marinaya giriş.

Albatros marinaya bağlandıktan sonra Offshore Sailing görevlileri teknemizi kontrol ettiler ve teslim aldılar. Cuma akşamı teknede kalıp ertesi sabah 9:00’da bir hafta boyunca evimiz gibi benimsediğimiz teknemizden ayrıldık.

1 yorum:

  1. Harikasınız! Güzel paylaşımınız için teşekkürler.

    YanıtlaSil