28.08 - 03.09.2011
Buz gibi suya daldığımda suyun altında çığlık atmak isteyip nefesimin kesildiğini hissettim. Sudan çıktım ama dayanamayıp tekrar atladım. Su çok soğuktu ama beni canlandırdı. Bir buçuk gün boyunca molalarla minibüste yaptığımız yolculuğun sersemliğini üzerimden atmamı sağladı. Tatil benim için böylece dağların tepesindeki Naçadirev Gölü’nde başladı.
(Resim: Eylem Derya)
Borçka - Macahel bölgesi (Artvin - Gürcistan sınırı)
Borçka - Macahel (Karadeniz'e doğru doğudan bakış)
Haritaları büyütmek için üzerine tıklayınız. (Haritalar: Bahadır Derya)
Naçadirev gölünde yüzdükten sonra gün batımını seyretmek
için çevreye hakim bir açıklıkta oturduk. Güneş ufukta alçalırken Karadeniz’e
kadar uzanan sıra dağların renkten renge girmesini seyredip fotoğraf çektik. Dönüşe
geçtiğimizde ufukta batan güneş dağların arkasında Çoruh Nehri’nin Karadeniz’e
aktığı Batum’un üzerinde parlıyordu.
Kalacağımız yayla evine vardığımızda saat sekiz buçuk
olmuştu. Ev, bizi minibüsüyle gezdiren esprili ve zeki şoförümüz Fikret’in ağabeyi
Murat Bey’e aitti. Gelini Leyla Hanım akşam yemeğini neredeyse bir saat önce
hazırlamış bizi beklemekteydiler. Çorba, karalahana, cacık, fırında makarna ve
ev baklavasından oluşan yemeği afiyetle yedik. Serin yayla evinde hemen uyudum.
Bir önceki akşam Şavşat yakınlarındaki Kocabey köyünde
kaldığımız Laşet Evleri bana sanki İsviçre’deymişiz hissini vermişti. İki odalı
ahşap kulübeler ferah ve rahattı. Yayla ve yamaçlardaki karaçam ormanı
yemyeşildi. Yaylada yürüyüp yüksek bir yerden resim çekmiştik. Yolda minibüsten
inip kısa bir mesafeyi yıldızların altında yürümüştük. İlk akşam kaldığımız
evler çok rahat olmalarına rağmen ertesi gece misafir olduğumuz yayla evinin
ortamı tabii ki çok daha sıcaktı.
Deda Ena Pansiyon
Macahel’in Efeler köyündeki Deda Ena, ormanlık yamaçta kurulu birkaç ahşap binadan oluşuyor. Beton binalara alışık insanlara her adımda gıcırdayan ve en ufak sesi bile geçiren bu evler garip geldi. Üzerinde zıplayınca hissedilir şekilde esneyen ahşap döşemeleri görenler bina yıkılacak diye tedirgin oldular. Neyse ki Tuzla’da büyüdüğüm ahşap evden gıcırtılara alışık olduğum için bu durum beni rahatsız etmek yerine mutlu etti.
Çarşamba gününü Osman ‘rahat’ gün olarak ilan ettiği için nispeten geç uyanıp kahvaltı ettik. Minibüsle Camili köyünün içinden geçip Maral Şelalesi’ne gelmeden yolda indik. Bir saat ormanın içinden yürüdükten sonra şelalenin dik inişine geldik. Ortasında gökkuşağı olan şelalenin dibinde yüzdükten sonra aynı yolu geri dönüp minibüse bindik. İremit köyündeki eski ahşap caminin rengarenk boyalı iç kısmını gezdikten sonra Sevda Hanım’ın pansiyon olarak işlettiği evinde öğle yemeği yedik. Yaylaya bakan müthiş manzaralı terasta bulutları seyredip yağmurun ne zaman geleceğini tahmin etmeye çalıştık.
Maral Şelalesi
Akşamüstü Efeler köyüne dönerken yolun bir saatlik kısmını yürüdük. Köy yolunun iki yanından topladığımız böğürtlen ve fındıklarla karnımızı doyurduk. Deda Ena’ya döndükten sonra bulutlar vadiye yerleşti ve sis bastırdı. Tatilin başından beri güneşli olan hava kapandı ama yağmur yağmadı.
Ertesi gün erken kalkıp Gorgit yaylasına çıkmak için hazırlandık. Muhteşem güzellikteki ormanın içinden üç saat boyunca yukarı yürüdük. Dağın eteğindeki geniş bir açıklık olan Gorgit yaylası köylülerin daha yukarılara çıkmadan veya aşağıdaki köye inmeden önce kaldıkları bir ara bölge. Bu yaylaya araba yolu olmadığı için tabiatı hiç bozulmamış. Biz geldiğimizde köylüler atlarla yük taşıyarak daha yükseklerden aşağı iniş için hazırlık yapıyorlardı.
Gorgit Yaylası (Resimler: Duygu Yalçın)
Macahel’deki son akşamımız horonla geçti. Hep beraber saatlerce hoplayıp zıplayarak Deda Ena’nın ahşap zemininin sağlam olduğunu bir kez daha kanıtladık. Keyifli akşamı Osman’ın bizim için açtığı tatlımsı Gürcü şarabıyla bitirdik. Ertesi sabah Trabzon’a dönüş yolunda mola verdiğimiz, köyleri Borçka’ya bağlayan Macahel geçidinden sisli vadiye bakarken bu dağların kışın karlı halini gözümün önüne getirmeye çalıştım. Fikret’in anlattığına göre kış mevsiminde Macahel geçidi kar yüzünden aylarca kapalı kalabiliyormuş. Doğrusu kışın gelip bu muhteşem dağları bembeyaz kar altında görmek isterdim.
Rehberimiz Osman Avcı (Buklatur)
Filozof şoförümüz Fikret Yavuz (Buklatur)
Aylin'ciğim,
YanıtlaSilGeziyi çok güzeşl özetlemişsin. Ben bu geziyi daha da güzelleştiren grup arkadaşlarıma, Osman ve Fiko'ya ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum.
Sevgiler,
Nurşen
Paylaştığınız için tşk. Videosunu izlemiştim çok güzel bir yer.
YanıtlaSil