13 Mayıs 2010 Perşembe

İSTANBUL YELKEN KULÜBÜ BOĞAZ KOMUTANLIĞI KUPASI


08.05.2010
Duygu, Dolunay, Emel ve Gürkut ile sabah sekizde Pendik Marintürk’ten çıkıp motorla Kalamış Marina’ya doğru seyre koyulduk. Yolda Duygu’nun hazırladığı harika kahvaltıyı ettik. Kalamış’ta mazot aldıktan sonra onbirde Haydarpaşa’yı bordalayıp Boğaz’a girdik. Amacımız yarışmak değil yarışanları izlemek ve Boğaz’da yelken yapmaktı. Boğaz’da gemi trafiğinin durdurulduğu ve yelkene izin verildiği nadir günlerden birinden faydalanmak istemiştik.
Hava durgundu. Rüzgar kuzeyden 5-6knot esiyordu. Yarış komitesi bu rüzgarı yeterli görmüş olmalı ki Çırağan’a yaklaştığımızda Kuruçeşme – Çengelköy arasından yarışa başlayan yelkenliler rengarenk balonlarıyla bize doğru geliyorlardı. Çırağan Sarayı’nın önündeki şamandıra dönüşünü izlemek çok keyifli oldu çünkü hem balonlarını indirip genoaları ile orsa seyre geçen teknelerin seri hareketlerini yakından gördük hem de ekiplerinin yaşadığı stresi hissetmeden heyecana dahil olduk. Daha önceki senelerde katıldığımız Boğaz yarışlarında ekipte herkes gergin olur ve özellikle şamandıra dönüşünde teknede mutlaka karmaşa yaşanırdı. Ayrıca kimse çevresindeki teknelerde olanları izleme fırsatı bulamazdı. Bu duyguları iyi bildiğimizden izleyici olarak katıldığımız bu yarıştan son derece zevk aldık.
Lider tekneler Boğaz’ın Avrupa yakasından kuzeye doğru sık tramolalarla tırmanırken onlara eşlik ettik. Arnavutköy Akıntı Burnu’na geldiğimizde kuzeyli rüzgar iyice hafifledi. Geriden gelen teknelerin balonlarını gördüğümüzde çok şaşırdık. 200m geride hava Lodos esiyordu. Karışık hava şartları, adına yakışır şekilde Boğaz’da akıntının en kuvvetli olduğu yerlerden biri olan Akıntı Burnu’nu geçmeyi iyice zor hale getirmişti. Tabii bu mücadeleyi yakından izlemek bizim için son derece keyifli oldu. Yarışan ekipler akıntıyla mücadele ederken biz Bebek koyundan geçtik ve Rumelihisarı’na doğru çıktık.
Baltalimanı’nı geçtikten sonra Boğaz genişlediğinden yarışan teknelere çapariz vermeden yelken seyrine geçtik. Rüzgar kuzeyden 8-10knot esiyordu ve tekne 6knot hıza erişmişti. Tabii akıntıyı hesaba katınca hızımız 4knot’a kadar düşüyordu. İkibuçuk saat boyunca Boğaz’ın Avrupa ve Anadolu yakaları arasında zikzak çizerek İstinye, Beykoz, Büyükdere ve Sarıyer’i geçtik ve Anadolukavağı’na vardık. Boğaz Komutanlığının önüne bağlandığımızda saat üçbuçuktu. Kıyıdaki şenliklerden börek ve balık alıp teknede yedikten sonra halatlarımızı çözüp rotayı Karadeniz’e çevirdik.
Bu kadar yolu gelmişken Boğaz’ın Karadeniz girişindeki Poyrazköy’ü keşfetmeden dönemezdik. Yarım saat sonra Poyrazköy’ün mendireğinden içeri giriyorduk. Kocaman mendireğin içinde irili ufaklı pek çok balıkçı motoru bağlanmıştı. Kumsalın arkasında ormanlık tepeler yükseliyordu. Koy son derece sakindi. Birkaç motoryat demirlemişti. Kıyıda lokantalar vardı. Poyrazköy’ün çok hoş bir yer olduğunu görünce yazın mutlaka gelmeye karar verdik. Neredeyse ayrılamayıp o akşam orada kalacaktık.
Dönüşe geçtiğimizde saat yediye geliyordu. Akıntıyla birlikte uçar gibi Boğaz’dan güneye indik. Akşam güneşinde Boğaz’ın iki yakasını izleyerek yaptığımız bu seyir son derece keyifliydi. Haydarpaşa’yı arkamızda bıraktığımızda hava kararmıştı. Marinaya onbirde vardık. Tüm yorgunluğumuza rağmen tekneyi toparladık ve yıkadık. Boğaz yarışını tekneden izlemek hepimiz için çok keyifli ve öğretici bir deneyim olmuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder