Seyahat
heyecanım birkaç hafta evvelden başladı. Planladığımız gibi Bayram tatilini teknem
Symphony’yle İstanbul’dan Ayvalık’a gidip dönerek geçirebilecek miydik acaba?
Yoksa aksilikler yüzünden vazgeçmek zorunda mı kalacaktık? Sürekli teknemin bu
seyahate hazır olup olmadığı konusunu değerlendiriyor ve ne tür önlemler almam
gerektiğini düşünüyordum.
Teknenin
motorunun süregelen ve göz ardı ettiğim hararet problemi seyahate çıkmadan iki
hafta önce çıktığımız seyirde tekrar ortaya çıktı. Çanakkale Boğazı’nda
saatlerce akıntıya karşı motorla gitmemiz gerektiğinden hararet problemini
artık göz ardı edemezdim, çözmek zorundaydım. İki hafta boyunca Mustafa Usta
ile epey uğraştık ve sonuçta motorun soğutma probleminin çözüldüğüne ikna oldum.
Emin olmak için Mustafa Usta’yı Yalova’dan Pendik’e motor seyriyle götürdüm.
Pendik’ten tekne için alışverişlerimi yaptıktan sonra ertesi gün motorla
sorunsuz geri döndüm. Yola çıkmak için hazırdık.
26.07.2014
YALOVA –
MARMARA ADASI
Tatilin ilk
günü olan Cumartesi sabahı 6:15’te Yenikapı’dan feribota binip 7:30’da
Yalova’ya geldik. Yiyecek ve su alışverişini tamamlayıp tekneyi hazırladık.
Mazot almak üzere iskeleye yanaştığımızda ancak bidonlarla şehirdeki benzin
istasyonundan yakıt alabileceğimiz ortaya çıktı, çünkü Opet’in görevlisi başka
bir yere gitmişti. Bu yüzden ancak 10:30’da Yalova Marina’dan hareket
edebildik.
Rüzgarsız ve
güneşli havada motorla Batı yönünde seyre başladık. Yaklaşık dört saat sonra
Bozburun’u bordaladık. Altı saatlik motor seyrinden sonra 16:30’da Poyraz hava
çıktı ve yelkenleri bastık. 4-5 Beaufort rüzgarda geniş apaz seyre başladık.
Kısa sürede dalgalar arttı. Saatlerce rüzgarı ve dalgaları arkadan alarak son
derece keyifle yelken seyri yaptık. İmralı Adası’nın siluetini arkamızda
bıraktıktan sonra uzun süre ufukta engin deniz dışında hiçbir şey olmadan
ilerledik. Düşüncesi korkutucu olmakla birlikte son derece huzur verici ve
keyifli bir seyirdi. Marmara Adası’nın siluetini ancak gün batmaya yaklaşırken
görebildik. Akşam rüzgar hafifleyince motoru çalıştırdık.
Marmara
Adası’na gün battıktan sonra saat 22:00’de yanaştık. Adanın Saraylar limanının
önünde küçük adacıklar ve kayalıklar vardı. Gece karanlığında limanın girişini
iPad’deki Navionics programı sayesinde kolay bulduk. İç limana kadar girdikten
sonra görevlinin gösterdiği yere demir atıp kıçtan kara bağlandık. Yanımızdaki
motoryatın sahibi ve kaptanı bize hem bağlanırken hem de elektrik alma
konusunda çok yardımcı oldu. Yorgun olduğumuz halde duş alıp yatmamız gece yarısını
buldu.
27.07.2012
MARMARA
ADASI - ÇANAKKALE
Sabah
6:30’da Marmara Adasından demir alıp hareket ettik. Rüzgar yaklaşık bir saat
yelken yapmamıza izin verdi. Ancak sekiz buçuktan itibaren hava azaldı ve
motorla gittik. Saat ikide Gelibolu’yu bordalayarak Çanakkale Boğazı’na Trakya
yakasından girdik. Yaklaşık bir saat sonra Poyraz’dan 2-3 Beaufort rüzgar
çıkınca motoru durdurup yelkenleri açtık. Çanakkale Boğazında yapılaşma çok az
olduğu için çam ormanlarının kıyısından sanki Almanya’da bir nehirdeymişiz gibi
yelkenle üç saat keyifle ilerledik. Boğazın ortasındaki çift yönlü gemi
yolundaki dev gemiler sırayla geçiyorlardı. Hava çok sıcak olduğundan bol su
içmeye özen gösterdik. Saat altıda Boğaz’ın daralıp neredeyse doksan derece
güneye kıvrıldığı Nara Burnu’na yaklaştığımızda yelkenleri indirip motoru
çalıştırdık. Boğaz’ın Anadolu tarafına geçip yarım saat sonra Çanakkale Yat
Limanına bağlandık.
Yat Limanı
küçük ama bakımlı ve temizdi. Görevliler bize kibarca yardımcı oldu. Su ve
mazot aldık. Tekneyi yıkadık ve içini temizledik. Yanımızdaki tekneden Belmin
ve Kaan çıktı. Onlar gece seyir yaparak Fenerbahçe’den gelmişlerdi. Akşam
yemeğini geç saatte Yalova Restaurant’ta yedik. Lezzetli mezeler, asma yaprağında
sardalya, kalamar ızgara ve ana yemek olarak ızgara Sarıgöz yedik. Çok yorgun
olmamıza rağmen Çanakkale’deki Yalova Restaurant’ı çok beğendik.
28.07.2014
ÇANAKKALE -
BOZCAADA
Sabah
9:30’da Çanakkale Yat Limanı’ndan ayrıldık. Kumkale’ye kadar motorla Anadolu
sahilinden ilerledik. Ancak Sağlık Kontrol Botu’nun uyarısıyla karşı sahile
geçtik. Böylece Şehitler Anıtı’nı yakından görebildik. Saat 12:00’de Boğaz’dan
çıktık ve güney yönüne döndük. İki buçuk saat sonra Bozcaada’ya vardık. Liman
oldukça kalabalıktı. İki motoryatın arasına sıkışıp baştankara bağlandık.
Bozcaada
limanının akvaryum gibi duru suyuna hayran kaldık. Sürekli denize girip çıktık
ve yorgunluk attık. Hava sakin ve sıcaktı. Tentenin altında keyif yaptık. Akşam
annemim yardımıyla yer ayırtabildiğimiz Asmalı Meyhane’de mükellef bir yemek
yedik. Mezelerin hepsi çok güzeldi ama özellikle ahtapot salatayı belirtmem
gerekiyor. Ana yemek olarak ızgara levrek paylaştık. Bozcaada şaraplarından
içtikten sonra tekneye birkaç şişe almaya karar verdik. Vasilaki Şarapevi’nden
adanın meşhur markaları Corvus, Amadeus ve Talay’ın şaraplarından aldık.
29.07.2014
BOZCAADA -
AYVALIK
Sabah yedide
Bozacaada limanından ayrıldık. Sakin havada üç buçuk saat sonra Babakale’yi
bordalayıp Müsellim geçidine girdik. Öğle saatlerinde rüzgar çıktı ve yelken
bastık. Batı Kuzeybatı’dan 4-5 Beaufort esen havayla geniş apaz seyirde
dalgaların üzerinden uçmaya başladık. Sivriburun ve ardından Midilli’ye yakın
geçerek Ayvalık önlerindeki adaların arasına geldik. Küçük adaların bazıları
çıplak ve kayalık olsa da Cunda ve çevresindekiler çam ağaçlarıyla kaplı ve
yemyeşildi. Ayvalık’a yaklaştıkça adaların arasındaki manzara güzelleşti.
Kardinal fenerlerini takip ederek dar ve sığ bir boğazdan geçtik ve Ayvalık
Setur Marina’nın önlerine geldik. 16:30’da marinaya bağlandık. Kayıt
işlemlerini tamamlayıp elektrik ve su aldık.
Bu sırada
teknenin direğinin gövdeye bağladığı noktanın önündeki iki küçük çatlaktan su
sızdığını fark ettim. Gözlerime inanamadım. Teknenin altını herhangi bir yere
çarpmadığımız halde böyle bir çatlak nasıl olmuştu? Teknenin üzerine normalden
daha fazla bir yük gelmemişti. Hemen yat markete koşup suyun altında
yapışabilen epoksi malzeme aldım. Hamur halinde birbirinden ayrı duran iki
malzemeyi karıştırıp yoğurunca suyun altında bile yapışabilen çiklet gibi bir
malzeme ortaya çıktı. Hemen çatlaklara yapıştırdım ve suyun sızmasını
durdurdum. Ancak teknenin su sızdırması sonucu ortaya çıkabilecek dehşet
senaryoları uzun süre aklımdan çıkmadı.
İstanbul’a
geldiğimde tekneyi kontrol eden teknik servis suyun teknenin iki cidarı arasına
birikmiş su olduğunu ve dalgayla yüzeye geri çıktığını söylediler. Ayvalık’ta
ilk başladığında tuzlu olan su İstanbul’a dönene kadar antifrizli motor suyuna
dönüşmüştü. Fazla endişe edilecek bir durum olmadığına karar verdim.
Akşam çok
önceden belirlediğimiz şekilde Cunda Adası’nda Gülören, Ayşegül, Pelin ve
Bahar’la birlikte Cunda Balıkevi’nde akşam yemeği yedik. Mezeler ve şarap
harikaydı.
30.07.2014
AYVALIK -
BABAKALE
Ertesi sabah
9:30’da Gülören tekneye geldi ve eşyalarını yerleştirdi. Mazot almak için bir
motoryatın işinin bitmesini biraz bekledik ama bitmeyeceği anlaşılınca bidonla
istasyona gidip 10lt mazot aldım. 10:45’te Ayvalık Setur Marina’dan avara
olduk. Dar geçitten sığlıklara dikkat ederek açık denize çıktık. Rotayı Edremit
Körfezi’ndeki Sivriburun’a verdik.
Öğle
yemeğini yedikten sonra saat ikide Batı’dan rüzgar çıktı. Artacağını tahmin
ettiğimiz için anayelkeni çift camadanlı açtık. Kısa sürede rüzgar 5 Beaufort’u
buldu. Hatta sağanaklarda 27-30 knot’a çıkıyordu. Camadanlı genoa ile son
derece hızlı ve keyifli uzun bir yelken seyri yaptık. Edremit Körfezi’nin
kıyısını takip ettiğimiz için pek dalgaya girmedik. Körfezin çıkışına yaklaştıkça
hava Karayel’e döndü. Babakale’ye kadar orsa seyirde gittik. 17:30’da
Babakale’deki balıkçı barınağına girdik.
Babakale
heybetli kalesiyle hoş bir balıkçı köyü. Barınak geniş ve boştu. Hatta yer
gösterecek bir kişi bulmak için epey uğraştık. Demir atıp kıçtan kara
bağlandıktan sonra dupduru denize atladım. Tenteyi kurduk. İkinci kez denize
girmeye fırsat bulamadan koskoca balıkçı tekneleri arka arkaya barınağa girmeye
başladılar. En az 15-20 tekne etrafımızı doldurdu. Köyün ahalisi balıkçıları
karşılamak için iskeleye indi. Neyse ki tentemiz bizi etrafımızdaki
kalabalıktan biraz ayırdı ve bir rahatsızlık hissetmedik. Akşam köydeki balık
lokantalarından birini terasında çipura ve kolyoz yedik. Taze balıklar çok
lezzetliydi. Gece boyunca teknemizin etrafında balık tutanlar oldu. Sabaha
karşı çok erken saatte balıkçı tekneleri geldikleri gibi sıra halinde
barınaktan çıktılar. Koca dizel motorları epey gürültü yaptı. Bunun dışında bir
rahatsızlık olmadı.
31.07.2014
BABAKALE -
BOZCAADA
Sabah yedide
Babakale’den demir alıp çıktık. Hava evvelki günkü gibi sertken Babakale
burnunu dönmek ve kuzeye çıkmak çok zor olduğundan sabah sakin havada
buralardan geçmeyi planlamıştık. Babakale sert rüzgarın ve yüksek dalgaların
tekneleri zorladığı meşhur yerlerden biri. Tabii sabah erken saatte bir önceki
günün sert havasından eser yoktu. Rahatça motorla Bozcaada yönünde kuzeye
yükseldik. Üç buçuk saat sonra adayı bordaladığımız sırada motoru hararet
alarmı çalmaya başladı. Hararetin sebebini anlayamadım ama canım sıkıldı tabii.
Motorda herhangi bir anormal durum görünmüyordu. Yelken bastık ve hafif
rüzgarla Bozcaada limanına kadar geldik ve saat on ikide baştankara bağlandık.
Öğleden
sonrayı limanda denize girerek geçirdik. Akşam Battı Balık isimli lokantada
lezzetli mezeler ve sardalya yedik. Bozcaada şarapları içtik ve teknedeki
stoklara takviye yaptık. Bozcaada çok kalabalık olmasına rağmen çok keyifliydi,
çok sevdik.
01.08.2014
BOZCAADA -
ÇANAKKALE
Sabah altı
buçukta Bozcaada limanından avara olduk. Hava sakinken Çanakkale Boğazına
girmek istiyorduk. Özellikle motorun hararet sorunu beni endişelendiriyordu. Destek
olması için ana yelkeni bastık. Saat onda Kumkale’yi bordalayıp boğaza girdik.
Kuvvetli akıntı yüzünden Kumkale’yi geçmemiz bir saatten fazla sürdü. Teknenin
gerçek hızı 1.8-2 knot arasında değişiyordu. Kumkale’yi geçtikten sonra
genişleyen boğazda ters akıntılarla hızımız 5.5 knot’a çıktı. İntepe ve Kepez
koylarında motoru durdurup yelkenle orsa seyirde tırmandık. Çanakkale önlerinde
daralan boğazda akıntıya karşı motorla sorunsuz geçtik. Rüzgar sertleştiği için
devam edip Nara burnunu geçmek yerine saat ikide Çanakkale Yat limanına
bağlandık. Nara burnunda rüzgarın etkisiyle akıntı arttığı için motoru
zorlamanın gereksiz olduğunu düşündük.
Çanakkale
Yat Limanı’nda yanımıza Belmin ve Kaan’ın teknesi Nice bağlandı. Tatilin
başında güneye inerken de onlarla yan yana kalmıştık. Tekneyi toparlayıp duş
aldık. Akşam yemeğini Yalova Restaurant’ta yedik. Mezeler ve asma yaprağında sardalya harikaydı. Çanakkale
bölgesinin şaraplarından Suvla Chardonnay içtik ve çok beğendik.
Akşam Batı
yönünde ufukta kara bulutlar belirdi ve uzaklarda şimşekler çakmaya başladı. Kötü
hava geleceği akşamdan belli oldu. Ancak herkeste İstanbul’a zamanında dönüş
telaşı vardı. Yol iki günde alınması mümkün ama oldukça uzun bir mesafeydi.
Ertesi sabah dört buçukta gün aydınlanınca yola çıkmayı planlamıştık. Ama
evdeki hesap çarşıya uymadı.
02.08.2014
ÇANAKKALE -
GELİBOLU
Sabaha karşı
uyandığımda ufuktaki şimşekler çakmaya devam ediyorlardı. Kısa süre içinde
bulutlar tam tepemize geldi ve şiddetli yağmur başladı. Böyle kötü havada yola
çıkmanın doğru almadığına karar verip uyumaya devam ettik. Ancak altı buçukta hava
açtı ve limandan çıkabildik.
Motorla Nara
Burnu’nu rahatça geçtik ve ardından Trakya sahilinden devam ettik. Öğle
saatlerinde Gelibolu’ya yaklaştığımızda Kuzey’den gelen kara bulutlar tekrar
yoğunlaşmaya başladı. Fırtına ve yağmurdan kaçamayacağımızı anlayınca Gelibolu
balıkçı barınağına sığındık. Dışarıda yağmur boşanırken öğle yemeğimizi yedik.
Bir saat sonra hava açınca demir aldık ve barınaktan çıktık.
Marmara
denizinin kuzey yakasından ilerleyip şartlar zorlaşırsa buradaki limanlardan
birine sığınmayı düşünmüştük. Ancak ilerledikçe önümüzde ufuk korkutucu
Kümülonimbus (Cb) bulutları yüzünden karardı. Karayel yönünden sert rüzgar
çıktı. Doğanaslan bankına doğru ilerliyorduk. Yelkenlere camadan vurduk. Tekne
zorlanmadan gidiyordu ama ileride ne olacağı pek belirsizdi. Gitmek ve dönmek
arasında kararsızdık. Kimse dönmek istemiyordu ama tehlikeli bulutların içine
gitmek de pek akıllıca değildi. Aramızda tartışırken bir şimşek çaktı. Teknede
topraklama sistemi olduğu halde yıldırım düşmesi, ki Cb bulutlarının içinde
yüksek bir olasılıktı, beni korkutuyordu. Tekneye, özellikle elektronik
aletlere zarar verebilirdi. Ayrıca tekne ıslaktı. Tam önümüzde bir şimşek
çakınca tereddütsüz geri döndük. Orsada yaklaşık iki saatte gittiğimiz yolu
geniş apazda bir saatte döndük. Fırtına bulutları bizden hızlı ilerledikleri
için çoktan önümüze geçmişlerdi. Sağanak yağmurun altında, şimşek ve gök
gürültüleri ile gerilim içerisinde yol aldıktan sonra Gelibolu barınağındaki
aynı yere bağlandık.
Kurulanıp
kendimizi toparladık. Akşam balıkçı barınağının yanındaki balık lokantasında
sardalya yedik. Keyfimiz yerine geldi. Ancak Pazar günü İstanbul’a varma
ihtimalimiz çok azalmıştı. Ertesi gün hava raporu rüzgar göstermiyordu. Motorla
dönebilmemiz için hararet sorununun hallolması gerekiyordu. Mustafa Usta’yı
aradım. Gece otobüsle Gelibolu’ya gelip motora bakacağını söyledi.
03.08.2014
GELİBOLU -
SİLİVRİ
Sabah
Mustafa Usta tekneye geldi. İki saat kadar motorla uğraştıktan sonra bir kusur
göremediğini söyledi. Bu arada Pazartesi mutlaka İstanbul’da olması gereken
Dolunay otobüsle dönmeye karar verdi ve tekneden indi. Mustafa Usta bizimle
birlikte gelip motorun sorununu yolda çözmeye karar verdi.
Dokuz
buçukta yola çıktık. Hava bunaltıcı derecede sıcak ve rüzgarsız, deniz
dalgasızdı. Marmara’nın Trakya kıyısına paralel rotada saatlerce ilerledik.
Motor arada hararet alarmı veriyor ancak kısa sürede tekrar yüksek devire çıkabiliyordu.
Gün batarken Marmara Ereğlisi’ni bordaladık. Gece yarısı Silivri’deki balıkçı
barınağına girdik. Gece sahile yakın ilerlerken burnumuza gelen beton kokusu
İstanbul’a yaklaştığımızın habercisiydi.
04.08.2014
SİLİVRİ –
FENERBAHÇE (İSTANBUL)
Sabah yedide
Silivri’den çıktık. 14:30’da Fenerbahçe marinaya bağlandık. Yaklaşık iki saatte
bir alarm veren motorumuz bizi iki günde yüz milden fazla yol getirmişti. Motordaki
sorunu bulamadığımız için müşirin yanlış alarma sebep olduğunu düşündük.
Seyahatten sonra müşiri değiştirdiğimiz halde hararet sorunu devam etti ama
sanırım bu arada motorun suyun altındaki su giriş delikleri tıkandı, çünkü kısa
sürede Fenerbahçe’de suyun pisliğinden dolayı teknenin altı kekamoz ve yosun
tuttu.
Yalova’dan
başladığımız tekne seyahatimiz on gün sonra Fenerbahçe’de sona erdi. Teknemin
performansı ve konforu beklediğimden iyi oldu. En önemlisi bütün endişelerime
rağmen güvenlik açısından hiçbir sorun yaşamadık. Teknenin altının su
sızdırmasının önemli bir durum olmadığı ve iki cidar arasında biriken suyun
yüzeye çıktığı döndükten sonra anlaşıldı. Motor alarm vermesine rağmen bizi
İstanbul’a kadar rahatlıkla getirdi. Rüzgar çıktıkça yelken seyri yaptık ve
gayet hızlı yol aldık. Ayrıca üç kişi teknede rahatça kaldık, uyuduk, yemek
yedik, denize girip duş yaptık. Tabii tekneyi sık sık temizlemek gerekti.
Symphony ile yaptığımız en uzun seyir olan bu macera gayet rahat ve güvenli
oldu.
Teşekkürler İlhan... Sevgiler...
YanıtlaSilAylin
Yakinda biz de Istanbul Kuzey Ege seyri yapacagiz ailecek ve ilk olacak internette insanlarin tecrubelerini arastirirken denk geldim ve cok begendim gercekten , cok guzel yazmissiniz. Tesekkurler.
YanıtlaSil