18.04.2010
Tuzla’da ailemle öğle yemeği yedikten sonra saat iki buçukta marinaya geldim. Hava güneşliydi ve Poyraz’dan beş kuvvet esiyordu. Tekneyi hazırlayıp marinadan çıktım. Bu seneki ikinci solo yelken tecrübemde ilkine oranla çok daha rahat ve sakindim. Mendireğin dışında ana yelkeni çift camadanlı bastım. Hava sert olduğu için ana yelkeni basmak ve özellikle camadanın altında boşta kalan yelkeni kravatlarla bağlamak önceki çıkışıma oranla daha zor oldu. Ama küçük ana yelkenle geniş apaz seyre geçtiğimde tekne 5-6 knot hıza erişti. Genoa yelkenimi çarmıhlara gelmeyecek şekilde camadanlı açtım. Teknenin hızı 7-8 knot’a çıktı. Neredeyse uçuyordum. Çok zevkli bir seyirdi. Büyükada’yı bordaladığımda rüzgar 30 knot’un üzerine çıkmıştı ve denizin üstü köpüklerle dolmaya başlamıştı. Geniş apaz seyirde rahatça gitmeye devam ettim. Ancak geri dönüşümün bu kadar rahat olmayacağının farkındaydım.
Marinadan çıkışımdan bir buçuk saat sonra Heybeliada’yı bordaladığımda geri dönmeye karar verdim ve tekneyi orsaladım. Yelkenler küçük olduğu için tekne bayılmıyordu ama orsaya pek giremiyordu. Ayrıca dalgaları baştan aldığım için hem hızım düşmüştü hem de arada ıslanıyordum. Neyse ki su geçirmez kıyafetlerimi baştan giymiştim. Pendik yönünde ilerleyebilmek için birkaç tramola atmam gerekti. Bu sırada yanımdan geçen yolcu motorları beni epey tedirgin etti. Ancak sorunsuz şekilde iki saat sonra marinanın önüne geldim. Yelkenleri indirip marinaya girişime yardımcı olmaları için telsizden anons yaptım. Kısa süre sonra marinaya bağlandım. Solo tecrübem marina çalışanlarından epey tezahürat almama sebep oldu.
Bu sene ikinci kez yalnız yelkene çıkışımda hava ilk sefere göre epey sert olmasına rağmen çok daha sakindim. Zaten önemli olan insanın teknede durumu sakin değerlendirip gereken önlemleri hızlı ve kararlı şekilde uygulaması. Tek başına yelken, insanın korkularını ve sınırlarını anlaması ve onlarla başa çıkması açısından çok faydalı. Bunu bu seneki ilk ve ikinci tecrübelerim arasındaki farktan anladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder