Mayıs ayında yağmurlu bir Cumartesi sabahı yaklaşık beş
saatlik otobüs yolculuğundan sonra İğneada’ya vardık. Karadeniz’de Bulgaristan
sınırına yakın bir sahil kasabası olan İğneada aslında bir ada değil, upuzun
kumsalı olan yemyeşil ormanlarla çevrili bir koy. Ormanların özelliği, denizin
sahile yığdığı kumlar derelerin ağzını kapadığı zamanlarda bölgenin su altında
kalması ve bunun nadir bulunan bir bitki örtüsü oluşturması. Ormana ‘longoz’
yani ‘subasar’ deniyor. İki
gün boyunca saatlerce yürüdüğümüz yollar adeta bir ‘orman tünelini’ andırıyordu.
Sık ve yüksek ağaçların altında yeşil bir tünelden yürüyor gibiydik. Tabii ki
yürüyüş için suların basmadığı mevsimi seçmiştik. Ama her yer çamur olduğu için
ayakkabılarımız ve pantolon paçalarımız ıslak ve ağırdı.